Ayaklanma, direnme, vazgeçmeme, kışkırtma, fetih. Boğaziçi Üniversitesi’nde yaklaşık bir buçuk yıldır yaşananları gözler farklı görüyor, diller farklı söylüyor, eller de farklı yazıyor. Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanmasını kabul etmeyip rektörün seçimle gelmesi taleplerinden vazgeçmeyenlerle, bir ayaklanmayı bastırarak Boğaziçi Üniversitesi’nin fethedilmesine tanıklık etmek isteyenler arasında yaşanan tartışma, Türkiye’de yakın dönemin kısa bir özeti. Yeni bir yıla girerken eski yılın kötülüklerini hatırlayıp, yeni yılın mutluluk getirmesini dilemek adettendir. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve öğretim üyeleri, pandemiden kurtulmayı dileyip eski özgürlüklerine kavuşmayı beklerken 2021 yılının ilk günü üniversitelerine tanımadıkları bir ismin rektör olarak atandığını öğrendiler. Üniversitede yaşanan şaşkınlık, atanan rektörün siyasi kimliği de ortaya çıkınca yerini sosyal medyada “kayyum rektör istemiyoruz” tepkisine bıraktı, öğretim üyeleri de bu tepkiye “kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz” etiketi ile destek verdi.
T.C. Anayasası’na 130. madde yanlışlıkla yazılmadıysa, Türkiye’de de üniversitelerin çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bilimsel özerkliğe sahip olması gerekiyor. Özerklik, maddenin en can alıcı noktası. Yunanca öz (auto) ve yasa (nomos) kelimelerinin birleşmesi olan otonominin eş anlamlısı olarak özerklik, bağımsız olma, kendi kendini yönetme, kendi geleceğini belirleme, kendi yasalarını yapma ve kendi davranışlarından sorumlu olma anlamına gelir.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?