JEAN-LOUIS MINGALON
Tango bir dans tabii ki… Ve ayrıca bir müzik ve bir şarkı ve bir şiir… Genel kanı olarak ve belli belirsiz bir şekilde Arjantin’e dayalı bir kökeni olduğu kabul edilir. Ancak çiftlerin alanda yüceltilmiş bir tür arzu koreografisi çizişlerini izleyen pek az kişi, bu dansın nasıl doğduğunu nadiren merak eder, tarihinin herhangi bir şekilde, siyasete bağlı olup olmadığını kimse aklına bile getirmez. Tango hem belirli bir politikanın ürünüdür hem de doğuşundan bu yana sık sık iktidar güçlerinin temsilcileriyle fırtınalı bir ilişkinin ortağı olmuştur.
Her şey 1870’li yıllarda başladı… Rio de la Plata’nın kıyısındaki iki ülke, Arjantin ve Uruguay, hâlâ büyük ölçüde kırsaldı. Bu iki ülkenin hükümetleri bir süre sonra bir kalkınma ve yerleşim politikası yürütmeye karar verdi. Bu da yoğun olarak yabancı iş gücüne başvurmak anlamına geliyordu. Şansını denemek için İtalya ve İspanya’dan gelen ve çoğunluğu erkek olan göçmenlerin sayısı çok fazlaydı. 1870’de Buenos Aires’in nüfusu 250 bindi. 30 yıl içinde, Buenos Aires ve Montevideo limanlarına yanaşan teknelerden inen göçmenlerin sayısı ise 1.5 milyona ulaşmıştı. Şehrin kenar mahallelerinde, “conventillo” adı verilen sefil toplu konutlarda, balık istifi gibi yığılırlar. Su noktasının bulunduğu bir ana avlu etrafında, rahibe hücrelerini çağrıştıran yaklaşık on metrekarelik küçük odalarda yaşarlar… Fuhuş ve zinanın hüküm sürdüğü bu sağlıksız yaşam alanları 1920’lerin başına kadar varlığını sürdürür.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?