SERGE HALİMİ
ABD Başkanı Joe Biden, geçen şubat ayında yani Rus işgalinden birkaç gün önce, Amerikalıları Ukrayna’yı 48 saat içinde terk etmeye çağırdı. O zamandan bu yana, Amerika Birleşik Devletleri bu ülkeye geri döndü, ancak farklı bir şekilde. Tek bir askerinin hayatını tehlikeye atmadan stratejik atılımlar elde eden ABD, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in neden olduğu art arda gelen felaketlerden yararlanıyor: Kalıcı olarak zayıflamış bir Rusya, komşusunun gerileme ve başarısızlıklarından zor duruma düsen bir Çin, yakın bir zamanda İsveç ve Finlandiya’nın da katılmasıyla güçlenecek bir Atlantik İttifakı, Amerikalı tahıl, silah, gaz ihracatçıları için bir yığın sözleşme, Pentagon’un düzenli aralıklarla propagandasını yapan bir Batı medyası… Amerikalı stratejistler neden böyle umulmadık ilahi bir savaşın bitmesini istesinler?
İstemiyorlar tabii ki. Hatta son birkaç haftadır, çatışmanın ABD’nin gerçekten rıza göstereceği tek sonucu, eski Romalılarda olduğu gibi Batı ordularının Moskova’da, Biden’ın podyumda, Putin’in de demir bir kafeste olacağı bir zafer olarak görünüyor. ABD, artık açığa vurduğu hedeflerine ulaşmak, “Rusya’yı zayıflatmak”, daha doğrusu onu dize getirmek için hiçbir yolu esirgemiyor: Ukrayna’ya daha saldırgan ve daha gelişmiş silahların teslimi, Rus generallerinin bulundukları yerlerin tespiti ve öldürülmesinde ve hatta Rus filosunun “amiral gemisi”nin batırılmasında sağlanan yardımlar gibi. Üç aydan beri Amerikan Kongresi’nin Kiev’e, yardım için, askeri bütçesinin yüzde 85’inden fazlasına tekabül eden bir miktarı onaylaması da cabası.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?