TEVFİK KIZGINKAYA
Seçimlere 15 gün kala iyiden iyiye şiddetlendi,
İktidarla muhalefet arasındaki atışmalar.
Bir yandan verilen seçim vaatleri,
Öte yandan bel altından vurmalar…
Sonunda karar verici olan jüri, seçmen yani Halk.
Büyük çoğunluğu taraftar halini alsa da,
Bir o yana bakıyor bir bu yana.
*
Söylenenlere bakılınca çağrıştırdı Shakespeare’in bu ünlü tiradı;
“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.”
Oy isteyen iktidarından muhalefetine,
Oy verecek olan çalışanından emeklisine, kadınından gencine,
14 Mayıs seçimlerinin her bir tarafı için,
Çok farklı anlamlar taşıyor Shakespeare’in bu tiradı.
En tepeden başlayalım bakmaya,
Adı demokrasi olan bu siyaset meydanındaki taraflara.
*
RTE-AKP için seçimler sanki ölüm kalım meselesi,
İktidarda kalmak ya da kalmamak,
Olmak ya da yok olmamak…
Öyle ki,
• “Namazın kazası var bu seçimlerin yok” diyebilecek kadar…
• Seçim sonucunu “şampanyayla seccadeye” indirgeyecek kadar…
• Akla gelmeyecek ahlaksızca ilişkilere “evlilik” yakıştırmaları yapabilecek kadar…
• Seçimleri “darbe girişimi” olarak tanımlayacak kadar…
İktidar gücünü kaybetmemek adına;
• İnsani değerlerden hiç bu denli yoksun kalınmamıştı,
• Siyaset hiç bu denli yerlerde sürünmemişti,
• İnsanlar hiç bu kadar küçülmemişti,
• İnanç hiç bu denli kirletilmemişti.
Ortaokulda okuduğumuz dersin adı geldi aklıma,
“Din kültürü ve ahlak bilgisi”
*
21 yıl iktidarda olan RTE, şürekası ve yandaşları,
Bırakmak istemiyorlar hesapsız kitapsız kullandıkları devletin olanaklarını.
Çelişkilerin bini bir para,
Bir yanda ekonomideki çöküşü ve yoksulluğu unutturacak büyük büyük projeler TOGG, SİHA, Anadolu Gemisi…
Öte yanda Halka verilen vaatler,
Öğretmenlere atamalar, ücretsiz doğalgazlar, maaşlara zamlar…
Seçimlere kadar daha neler neler…
Nedense hepsi mayıs ayında, seçimlerin sonrasında.
Hadi bunlara tamam dense de,
Muhalefet rolü oynayan iktidarın muktediri tek adam RTE çıkıp demez mi,
“Türkiye’yi Suriyelileştirerek çökertme hesaplarını hep birlikte bozacağız”
“14 Mayıs’tan sonra gıdada yanlış yola gidenlere gereken dersi vereceğiz” diye.
Bu sözlere akıl ermez, üstüne söz de söylenemez.
Ama lafla da peynir gemisi yürümez.
*
İşin ağlamak mı gerek gülmek mi denecek yanları da var ki, evlere şenlik.
Siyaset ve hukuk tarihine geçecek,
Her gün ortaya dökülen yasa dışı karanlık ilişkiler,
Dökenler de yasa dışı işlerin içindeki kişiler.
Tabi ki hemen ardından geliyor, yasaklar ve tehditler.
Bütün bu “başarılardan” sonra seçim sloganları da,
“Doğru zaman, Doğru Adam, Doğru Parti”
Tek soru; Kim ya da kimler için?
Yanıtını Halk verecektir.
*
Gelelim muhalefete.
Söylenen ortak hedef, bu tek adam düzenine son vermek.
Altını kazıyınca görünen gerçek,
Millet ittifakı içindeki kimilerinin derdi, kendilerini var etmek.
Sahada, alanlarda koşturan Kılıçdaroğlu, Akşener, Yavaş, İmamoğlu olunca,
Sormak gerekiyor,
Masada şahin olanlar neden yoklar alanlarda?
Demokratik siyasette var olmak için emek vermek gerekir,
Emeksiz kazanmak hazıra konmak demektir ki, değersizdir.
Emek ve Özgürlük ittifakının emekten ve Halktan yana duruşu değerlidir.
Bir de ittifak dışında hedefi seçimleri ikinci tura taşımak olanlar var ki,
Aynı soru burada da geçerlidir;
Siyasetiniz kim ya da kimler için
Olmak ya da olmamak?
*
Bu seçimler siyasi partiler ve siyasetçiler için turnusol kağıdı olacaktır.
Kimler Halktan, Demokratik Laik Cumhuriyetten yana,
Kimler kendi kişisel çıkarlarından yana ortaya çıkacaktır.
Önemli olan demokrasinin kendi yönetimi olduğunu Halkın görebilmesidir.
Egemenlerin yoksul ve cahil bırakıp kendilerine muhtaç bıraktıkları,
Din, iman, vatan, millet diye diye uyuşturdukları ve siyaseten sömürdükleri Halkı,
Uyarmak, uyandırmak, gerçekleri görmelerini sağlamaktır.
Siyasetin neresinde olursa olsun,
Çağdaş, aydın, demokrat, Cumhuriyetçi, Halktan ve emekten yana olanların görevidir.
Buradaki soruyu da kendimize soralım;
Var olan sömürü düzeninin sorumlusu Halkı mıdır,
Halkı aydınlatmak için mücadele etmeyenler midir?
Yarınlarda
Olmak ya da Olmamak,
İşte Bütün Mesele Bu.
*
1 Mayıs,
Emeğin ve emekçinin bayramı kutlu olsun.