TEVFÎK KIZGINKAYA
Geçen hafta sonu neredeyse yaşam durdu,
Dertler, tasalar, sorular unutuldu.
Ülkenin tek gündemi,
Partilerin açıklayacağı milletvekili listeleri oldu.
Adaylığa aday olanlarla, aday olacaklara oy verecek olanlar,
Büyük bir heyecan ve merakla beklediler listeleri.
Kim var kim yok, kim nerede kaçıncı sırada…
Ardından geldi sevinçler, kızgınlıklar, eleştiriler, tartışmalar,
Aslında her seçim döneminde yaşanmıştı bu yaşanılanlar,
Farklı sonuç beklememeliydi bu oyuna katılanlar.
Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen partilerin yetkilileri,
Ellerinde kalem belirlediler listeleri,
Var olan da bu kadarlık bir demokrasi.
*
Susmak, var olanı onaylamaktır,
Şikâyet etmek, eleştirmek, suçlamak,
Çaresizliğe, çözümsüzlüğe ortak olmaktır.
Yurttaş olmanın gereğini yerine getirelim,
Bildiğimiz doğruları söylemeye devam edelim.
*
Seçimler demokrasinin gereği,
Millet seçer kendini ve ülkeyi yönetecek vekillerini.
Seçilme hakkı her yurttaşın hakkı, seçmek ise görevi.
Olması gereken parti içi demokrasinin gereği,
Partilerin adaylarını üyelerinin seçmesi.
Tercihli oy sistemiyle de,
Seçmen tercih ettiği partiye ve adaya oy vererek vekilini seçmeli.
Olan ise biraz farklı bugünün siyaset dünyasında.
Partilerin yöneticileri partilerinin adaylarını belirliyorlar (atıyorlar),
Seçmenler (Millet) de partilere oy veriyorlar.
Sonuçta Millet vekillerini kendisi seçmiş sayılıyor,
Böylece de demokrasinin var olduğu sanılıyor.
Ne kadar hak, o kadar demokrasi.
*
Listeler karmaşası ve tartışmaları arasında,
İki güzel örnek verelim demokratik siyaset adına.
Siyasette çok farklı noktalarda bulunan iki genç siyasi,
Siyasetin ne için ve nasıl yapılması gerektiğini gösterdiler.
• TİP Milletvekili Barış Atay 1nci sıradaki yerini tutuklu olan avukat Can Atalay için terk etti.
• Millet ittifakına katılamayan BTP genel başkanı Hüseyin Baş, “şimdi fedakarlık zamanı” diyerek ince bir göndermeyle parti olarak seçimlerden çekildi.
Siyasetin kişilerin geleceği için değil,
Halkın ve ülkenin geleceği için yapılması gerektiğini gösterdiler,
Geleceğe örnek oldular, umut verdiler.
*
Aday listeleri sonrası muhalif kamuoyunda var olan algı,
Tek adam düzeninin değişmesi için “bir oyum Bay Kemal’e”.
Vekillerin seçiminde ise,
Ya gönlüm gitmese de elim kırılsa da oyum partimize,
Ya da içime sinene, aklımın söylediğine…
Kısacası siyasetin kişiselleşen dünyasına karşılık,
Seçmen, Milletin ve Memleketin geleceğini düşünerek oy verecek.
Görünen o ki bu seçimler,
Siyasetin yapısını ve zeminini de şekillendirecek.
Tek adam düzeniyle beraber bu düzeni yaratan,
Kimlik politikalarına dayalı ayrıştırıcı neoliberal siyaset de yıkılacak,
Siyaset, olması gereken emek-sermaye zeminine taşınacak.
*
Bu konuyu burada noktalayalım,
Tartışmaları seçimler sonrasına bırakalım.
Sözün sonunu seçime kalan 1 aylık süreye ayıralım.
Depremin ve selin yıkımı, hayatın pahalılığı içinde,
Seçim havası yaşanmıyor ülke genelinde.
Televizyonlar ve sosyal medya öne çıkacak gibi bu seçim sürecinde.
Televizyonların büyük çoğunluğu iktidarın elinde,
Sosyal medyayı kontrol etmek de yasaklamak da ellerinde.
Geriye kalan 5 kanal ve gazeteler de yetmez muhalefete.
Halka ulaşmanın tek yolu kalıyor,
Altı parti lideriyle, İmamoğlu ve Yavaş’ın,
İl il, ilçe ilçe Halkla yüz yüze gelmesi gerekiyor.
Seçim güvenliği de önemli bir diğer konu.
İstanbul seçimlerinin nasıl kazanıldığı unutulmamalı,
Her sandıkta mutlaka parti görevlileri bulunmalı,
Ve her sandığın ıslak imzalı tutanağı alınmalı.
*
Kalan bu kısa sürede,
İktidarın çaresizce çırpınışları yaşanacaktır,
Hakaretler, tehditler, provokasyonlar olacaktır.
Muhatap almadan kararlı ve dik durulmalı,
Özellikle RTE-AKP’nin depremde yaşattıkları unutturulmamalı.
Israrla anlatılmalı,
İnsanca yaşamaya ve umuda hasret insanlarımıza,
Yaşanılan yıkımın, çekilen acıların nasıl giderileceği,
Yokluğun, dertlerin, sorunların nasıl çözüleceği,
14 Mayıs seçimleriyle,
Ülkemize Bahar’ın geleceği…