FRÉDÉRIC LEBARON
15 yıl önce, Ocak 2008’de, Başkan Nicolas Sarkozy, aralarında Joseph Stiglitz’in de bulunduğu ünlü ekonomistlere, ekonomik performans ve sosyal ilerlemenin ölçümü üzerine düşünme görevi verdi. Ekonomistlerin hazırladıkları iddialı raporda, kamu politikalarının refah ve çevresel sürdürülebilirlik etrafında yeniden odaklanması tavsiye edilirken toplumun yaşam standartlarının göz ardı edilmemesi gerektiğinin altı çiziliyordu. Önlemlerden biri, bir yıl içinde üretilen zenginliği ölçen kutsal gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) yerine toplumlar üzerindeki yararlı veya zararlı etkisine bakmaksızın ortalama gelirleri (nüfusun yarısının altında bulduğu düzey) dikkate almaktan ibaretti.
Tahmin edilebileceği üzere bu istatistiksel “devrim” gerçekleşmedi; liderlerin gözleri ise halen ulusal hesaplarının amiral gemisinden başka bir şey görmüyor. Stiglitz’in raporu siyasi düzlemde etkili olmasa da “mutlululuk ekonomisi” denilen yeni bir alanın başarısına katkıda bulunuyor. Anket katılımcıları yaşamdan memnuniyet düzeylerini genellikle 0 ile 10 arasında değişen bir ölçekte belirtirken, mutluluk ekonomisinin göstergesi de kolaylıkla elde ediliyor. Ülkeler, bölgeler veya şehirlerin yanı sıra sosyo-demografik gruplar da bu şekilde sınıflandırılabilir hale gelirken elde edilen sonuç başta sosyo-ekonomik olmak üzere birçok faktörle ilişkilendirilebiliyor.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?