NEBAHAT KOÇ
Plochingen, Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinde küçük bir kasaba. Stuttgart’a çok yakın; trenle sadece 15-20 dakikalık bir mesafede. 15 bine yaklaşan nüfusuyla avuç içi kadar benzetmesinin hakkını veriyor ama ezberleri bozan iki sanatçının; Avusturyalı ressam-mimar Friedensreich Hundertwasser ile Fransız grafik sanatçısı-yazar Tomi Ungerer’in projelerine ev sahipliği yapıyor. Yerel tarihi yapılarla birlikte bu eserler burayı önemli bir turizm rotasına dönüştürmüş. Plochingen gezimde ben de sanatçıların ilginç eserlerini inceleyerek felsefelerini anlamaya çalıştım.
Dünyanın değişik coğrafyalarında iz bırakan Hundertwasser’in buradaki mimari eseri, çizgi film dünyasını aratmayan altın kuleli konutlar… Dünyaca ünlü çocuk kitaplarına, kolajlara, posterlere imza atan Ungerer’in yapıtı ise umumi bir tuvalet… Evet yanlış okumadınız!
Hundertwasser asıl adı Freicdrich Stowasser olan Viyanalı bir ressam, mimar ve sıkı bir çevreci. Yahudi bir ailenin tek çocuğu, gençliği Nazi dönemine denk gelince baskılardan korunmak için Hristiyan gibi davranıyor hatta Hitler Gençliği’ne kaydolmuş. Sanattaki yeteneği erken yaşlarda fark edilince Viyana’da Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam etmiş. Sık sık seyahatlere çıkan Hundertwasser, gördüklerini çizmek için her zaman yanında boya seti taşımış.
Doğada misafiriz!
20. yüzyılda Avusturya’nın en bilinen çağdaş ressamlarından olan sanatçı, önce Slav kökenli soyadını; Hundertwasser (kelim anlamı su) olarak değiştiriyor. Sonraki yıllarda da ‘Yağmurlu gün’ ve ‘koyu renkli’ anlamlarına gelen kelimeleri ekleyerek adını Friedensreich Regenstag Dunkelbunt Hundertwasser yapıyor.
İnsanın doğanın misafiri olduğunu ve ona göre davranmak zorunda olduğunu savunan sanatçı hem tablolarında hem mimari yapılarında doğayı odağına almış. Doğada düz çizgiye yer olmadığı için eserlerinde de düzensiz çizgiler, çarpıklıklar ve asimetrik tarzı, çok renkliliği benimsemiş… Kalıpları kıran cesur yaklaşımıyla ve doğa savunuculuğu ile öne çıkan sanatçı, eserlerinde kimi zaman çatıları kimi zaman balkonları ağaçlandırıyor. Amacı hem doğayla bütünleşmek hem de doğadan alınanı geri vermek.
Hundertwasser, resim ve mimarlığın yanında posta pulları, posterler de tasarladı. Ama özellikle 80’li ve 90’lı yıllarda daha çok mimariyle uğraştı. Hundertwasser’in mimari yapıtlarındaki altın toplu kuleler, sanatçının imzası niteliğinde. Sıradan bir vatandaşın da altın kuleli binalarda oturabileceğini savunarak, bazen bir konutun kulesini bazen de bir arıtma tesisinin kulesini altın tozu eklediği toplarla taçlandırdı.
Hundertwasser, 23 yıl önce Pasifik Okyanusu’nda Queen Elizabeth 2 adlı gemi yolculuğunda kalp kriziyle hayatını kaybetti. Vasiyeti üzerine, son yıllarını yaşadığı Yeni Zelanda’da kendi arazisindeki lale ağacının altına defnedildi, kendi tasarladığı bayrağa sarılarak, gömüldü.
Altın toplu kuleler
Hundertwasser’in Plochingen’deki projesi Wohnen Unterm Regenturm, 1992-94 yıllarında inşa edilmiş dairesel bütünlükte bir konut kompleksi… Yağmur Kulesi adlı çok katlı bir bina ile iki-üç katlı konutlardan oluşuyor. Evler özel mülkiyet olduğu için yalnızca avludaki bahçe kapısına kadar ziyarete izin veriliyor. Avludan rengarenk, dans edermiş gibi görünen pencereleri, birbirinden farklı tasarımlardaki balkonları görebiliyorsunuz. Sanki oyuncak ya da lego diyarı gibi… Bu renkli evleri görür görmez benim aklıma mavi renkleriyle hafızalarımıza kazınmış Şirinlerin köyü geldi…
Yağmur Kulesi, 33 metre yüksekliğinde. Seramik çizgilerle yağmur damlalarını sembolize eden mimar, kulenin tepesindeki altın tozlu dört topla hem eserini hem kasabayı hem de ikamet eden sıradan insanları özel kılmış. Eser, ışıltısıyla kentin tüm noktalarından görünüyor. Bir taç gibi yükselen yapı, kasabanın ana simgesi olmuş. Bu sitede en ufak bir değişiklik için Viyana’daki merkez ofisden onay almak gerekiyor.
140 kitap yazdı
Fransız grafik sanatçısı ve yazar Tomi Ungerer’in de çocukluk ve gençlik yılları Nazi işgaline denk gelmiş. Doğduğu kent Alsace’in, Naziler tarafından işgal edilmesini “Büyürken savaşın tüm çirkin yönlerine tanık oldum” sözleriyle ifade ediyor. “14 yaşıma geldiğimde dünyaya bakışım şiddete, adaletsizliğe her türlü fanatizme karşı nefretle tanımlanmıştı” diyor. Tüm bu dönemi kaleme aldığı Naziler Altında Bir Çocukluk adlı kitabı ülkesi Fransa’da okul müfredatına girdi.
Ungerer de çok yönlü bir isim, çizim, kolaj, poster ve reklam sektöründeki çalışmalarıyla da öne çıkmış bir sanatçı. Ancak çizimlerini de kendisinin yaptığı çocuk kitapları, üretkenliğinin en büyük alanını kapsadı. Aralarında iki milyondan fazla satmış hatta sinemaya da uyarlanmış çocuk kitabı Üç Haydut ya da Ay Adamı’nın da olduğu 140’ı aşkın kitabı var… Bu üretkenliği edebiyat dünyasının en büyük ödüllerini kazanmasını da sağladı. Hatta Fransa’nın yaşarken müzesi açılan ilk sanatçısı oldu.
Masalsı bir tuvalet!
Ungerer’in Plochingen’deki çarpıcı eseri ‘les Toilettes’ umumi bir tuvalet. Schorndorferstrasse’den yukarılara doğru yürürken, renkli küçük bir mekan dikkatimi çekiyor. Yol kenarındaki bu sevimli yapı üzerindeki kurbağa ve timsah çizimleriyle de merak uyandırıyor. Böylesine şirin bir yapının tuvalet olduğuna şaşırdığımı itiraf etmeliyim… Üç yıl önce yaşadığı İrlanda’da hayatını kaybeden Ungerer’in umumi tuvalet projesinin 2007 yılında hizmete girdiğini de hatırlatayım.
Birbirlerini selamlıyorlar
Hundertwasser’in konut projesi ile Ungerer’in les Toillettes’in karşılıklı konumları da dikkat çekiyor. İkili adeta birbirini selamlıyor. Ungerer, bu eseriyle bir anlamda, Hundertwasser Evi’ne cevap vermiş gibi. Gezimin sonunda bir yandan bunu düşünüyorum, bir yandan da avuç içi kadar küçük bir Alman kasabasında bu iki sanatçının bıraktığı izle karşılaşmış olmanın mutluluğunu yaşıyorum…