DR. REMZİ ÇETİN
Kurtuluş Savaşı’mız devam ederken Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek için Anadolu’ya gelen Fransız temsilcisi Franklin Bouillon (Mösyö Bulyon), İnebolu – Ankara arasındaki “İstiklal Yolu” üzerinde Türk kadınlarının cepheye, kağnılarla cephane taşıdıklarını görünce etkilenecektir. Esasında, I. ve II. İnönü Muharebeleriyle Yunan Ordusunu art arda yenen Ankara hükümeti ile diyalog yolunu daha da açan Fransa, mösyö Bulyon’dan Mustafa Kemal Paşa’ya, Paris’in mesajlarını iletmesini isteyecektir. Mösyö Bulyon, Mustafa Kemal’le görüşmesinden sonra, Türk delegelerinin Misak-ı Milli ve tam bağımsızlıktan bahsetmeleri üzerine, dönemin Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey (Tengirşek)’e: “Tam bağımsızlıktan kastınız nedir? Yoksa siz kapitülasyonların kaldırılmasını mı düşünüyorsunuz?” deyip tarihe geçeceği ve yanılgıya düşeceği o sözüyle cümlesini tamamlayacaktır:
“Ah, dostum siz çok hayalperestsiniz; kağnı, kamyonu yenemez!”
Mösyö Bulyon bu sözleri sarf ettikten çok kısa bir süre sonra, Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanılacak; 9 Eylül’de İzmir, 11 Eylül’de de Bursa işgalden kurtarılacaktır. Tam bir ay sonra ise 11 Ekim’de “Mudanya Ateşkes Antlaşması” imza edilecektir. Bu baş döndürücü gelişmelerin en dikkat çeken noktası, “30 Ekim Mondros Mütarekesi”nden 11 Ekim Mudanya’ya dek sadece dört yılda Türklerin, geriye doğru saran çarkları tam tersine çevirmeleridir. İşte, o iki mütareke arasında, kağnılar o kadar büyük emekle yol alacaklardır ki zafere, sadece dört yılda ulaşılacaktır.
Mondros nasıl ki Sevr gibi yıkım belgesinin habercisi olduysa; Mudanya da Lozan gibi bir zaferin, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedinin habercisi olacaktır. Bu zafer, Mösyö Bulyon’un görüp de hayran olduğu ancak “kağnı, kamyonu yenemez” diyerek küçümsediği Şehit Şerife Bacılar, Kara Fatmalar ve daha nicelerinin emeğiyle kazanılacaktır.
Zaferin ilk adımı, 19 Mayıs 1919’da atılacak ve Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’ya geçer geçmez sivil güçleri, “Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti” olarak tek çatı altında toplayacak ve bir yıl sonra bu kez, eli silah tutan dağınık birlikleri (Kuvâ-yi Milliye) lağvedip “Düzenli Ordu”yu kurarak bir araya getirecektir.
Kasım 1920’de kurulan Düzenli Ordu, 6-10 Ocak 1920 tarihleri arasında gerçekleşen I. İnönü Muharebesi’nde işgal gücü Yunanlıların karşısına çıkacak ve ilk zaferini alacaktır. Mustafa Kemal, çok sevip güvendiği “Sine-i Millet”le omuz omuza verip son muharebe olarak 26-30 Ağustos 1922’de Milli Mücadele’yi başarıya ulaştıracaktır.
Peki, Möysö Bulyon’a sonrasında ne oldu? O’nun yanıldığını hem tarih yazdı hem de kendi kabul etti. Hatta, sonrasında Mustafa Kemal Paşa’ya saygı duyan ve onun önemli arkadaşlarından biri oldu. Kağnının, yani iki tekerlekli öküz arabasının, emperyalizmin kamyonunu yenebileceğine şaşırarak ve utanarak şahitlik etti… Cumhuriyet’in ilan edilmesini takiben ardı sıra gelen Atatürk Devrimlerini de hayranlıkla izledi.
Kağnı, kamyonu yendi evet… Bu uğurda kan döküp mücadele ederek yendi… Kadınları, çocukları soğuktan donup yurdunu işgal edenlerin eline cephaneliği teslim etmeyenlerin sayesinde kağnı, kamyonu yendi. Her 30 Ağustos ve nice milli bayramlarımızda bu mücadeleci tarihe sahip oluşumuzla ne kadar gurur duysak azdır.
Kağnıları, kar kış demeden çeken ve bu uğurda can veren Türk analarına, kadınlarına ve aziz şehitlerimize çok şey borçluyuz. Ben de bu 30 Ağustos’ta; İstiklâl Yolu’nda, kağnılarıyla Cumhuriyeti kuranları minnet duygularımla anıyor, bu güzel vatanın bireyi olarak nice 30 Ağustos’ları kutlamamızı diliyorum.