HAZAL OCAK
Aslında denklem basit… Kömür bir fosil yakıt. Enerji için fosil yakıt yaktıkça dünyayı ısıtırsınız. İnsanlar da yıllardır dünyayı ısıtıyor ve dünya ısındıkça yaşanmaz hale geliyor; aşırı sıcak hava dalgaları birbirini izliyor, aniden yağmur yağıyor, seller oluşuyor ama yine de susuzluk, kuraklık yaşanıyor. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, geçen günlerde yaptığı açıklamada küresel ısınma çağının sona erdiğini, bunun yerine “küresel kaynama çağının” başladığını açıkladı, acil önlem çağrısını yineledi…
Peki dünya artık “kaynamaya” başlamışken iklim krizine karşı elimizdeki en önemli silahlardan biri ne? Uzmanlar yanıtlıyor: Karbon yutak alanları… Yani ağaçlar, ormanlar… Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, kendi internet sitesinde karbon yutağını, “karbondioksiti atmosferden yutarak depolayan doğal veya insan yapımı sistemler” olarak tanımlıyor ve ekliyor: “Ormanlar en yaygın yutak türüdür.”
Bakanlığı önemine dikkat çektiği o yutak alanlarından biri de Akbelen Ormanı. Orman, oldukça geniş bir alana sahip. 740 hektarlık bir alan, kızılçam ve meşe gibi çeşitli ağaç türlerine ev sahipliği yapıyor. Sadece ağaçlar değil, çok sayıda hayvan ve böcek türü de orman da yaşıyor. Uzmanlar, bölgede geçen sene çıkan ve Kemerköy Termik Santrali’nin sınırına kadar dayanan orman yangınlarının ardından yaban hayatı için de Akbelen ormanının kritik bir öneme sahip olduğunu vurguluyor.
Ancak Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri’ne kömür lazım olduğu için maden ocağı genişletilmek isteniyor. Maden ocağı zaten ormanın sırına kadar dayanmış durumda. Köylüler, bölge sakinler, uzmanlar ve çevre aktivistleri, maden Akbelen’i yutmasın diye yıllardır kararlı bir mücadele sergiliyor. Ağaçları korumak için iki yıldan uzun süredir nöbet tutuluyor. Bir yandan da hukukçular davalar açıyor.
Ama karşı taraf da kararlı; çünkü santral kömür ister. Kömür ormanın, ağaçların, toprağın altında. Yani ağaçlar kesilmeli, orman temizlenmeli, toprak kaldırılmalı, kömüre ulaşılmalı… Ve bir sabah aniden geldiler. Ormanda nöbet sürerken jandarma ve polis eşliğinde ağaç kesimi başladı.
Ansızın geldiler ama köylü hazırlıklıydı. Yıllardır direniyorlardı, “bir ağaç bile kalsa”, ormanlarını savunacaklardı. Ağaçlara sarıldılar, “Evlatlarımız gidiyor” dediler, “Nasıl kıydınız?” diye sordular, “Biz doyamadan ormanları aldılar elimizden, çamlarımıza kıydılar” diye haykırdılar, “Gözlerimizin önünde kestiler çamlarımızı” diye ağladılar, ağıt yaktılar… Ama nafile, binlerce ağaç yıkıldı…
Peki Akbelen’de bunlar olurken, Türkiye’de doğayı, ağacı, ormanları korumakla, iklim kriziyle mücadele etmekle görevli, internet sitesinde karbon yutaklarının önemini vurgulayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, santrala kömür çıkarmak için, ağaçları kesmek, ormanı yutmak için Akbelen Ormanı’na gelenlere karşı ne yaptı? Köylüler, kesilen ağaçlara sarılıp ağıt yakarken yetkililer neredeydi? Köylünün tam karşısındaydı. Devletin polisi, jandarması, ağaç kesenlere eşlik ediyor, direne tazyikli su ve gaz sıkıyordu.
Akbelen’de ağaçlar devrildi ama daha korunacak, sahip çıkılacak çok ağaç var. Bölge sakinlerinin avukatı İsmail Hakkı Atal, ağaç kesiminin durdurulması ve iptal edilmesi talebiyle dava açtı. Dava dilekçesinde, söz konusu ağaç kesiminin anayasaya aykırı olduğunu belirtti. İkizköy Çevre Komitesi’nin change.org üzerinden ağaç kesiminin durdurulması için başlattığı imza kampanyasına 150 binden fazla imza verildi. Sitede yer alan metinde, bölge halkının madene neden direndiği, ormanına neden sahip çıktığı şöyle anlatılıyor:
“Bizler, 40 yıldır Muğla’daki Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan termik santrallerinin ve kömür madenlerinin yıkıcı etkileri altında yaşıyoruz. 15 kilometre boyunca kesintisiz uzanan kömür madeni en son İkizköy’e dayandı. Linyit Sahasının hemen dibinde; Yeniköy Termik Santrali’ne 7 kilometre mesafede yıllardır hayatta kalma mücadelesi veriyoruz. Şimdi de elimizde kalan son doğal alanı, Akbelen Ormanımızı; içinde ve çevresinde bulunan binlerce zeytin ağacına rağmen yok etmeye çalışıyorlar. Akbelen Ormanı’nın kömür madeni için elimizden alınmasına izin vermeyelim! Son 4 yıldır, kömür madenini genişletmek üzere elimizden alınmak istenen Akbelen Ormanımız ile son kalan zeytinliklerimiz, tarım alanlarımız, köyümüz için mücadele ediyoruz. Buralar da kömüre kurban edilirse evsiz, topraksız, işsiz kalan bizler de binlerce Muğla köylüsü gibi köyümüzü bırakıp kente göçmek zorunda kalacağız.”
Metinde kömürlü termik santralların enerji ihtiyacını karşılama konusunda neden yetersiz ve gereksiz olduğu da anlatılıyor: “Biliyoruz ki, eğer gerçekten bilimsel yöntemlerle çevresel etki değerlendirilmesi yapılırsa, kömür santrallerinin ve madenlerin 25 yıl daha çalıştırılmasına izin verilmesi mümkün değildir. Artık tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de kömüre dayalı; doğaya, insana, topluma ve ekonomiye zararlı bu elektrik üretim biçimine mahkûm değiliz. Kömür için İkizköy’ü de, Türkiye’yi de yakmayın” ifadeleri kullanılıyor.
Geride kalan ağaçlar yasta ama direniyor
Süreç devam ederken ben de kesimden birkaç gün sonra bölgeye gittim. Ağaçlarla çevrili yolları geçtikten sonra ağaçlar kesildiği için kelleşen tepeler önümüze çıkıyor. İlerlediğimiz yolun iki yanına “Akbelen ormanını vermeyeceğiz” ve “Akbelen için adalet” pankartları asılmış. Bölge sakinleri ve çevre aktivistlerinin nöbet tuttuğu alana ulaşmak için jandarma kontrolünden geçiyoruz. Ayakta kalan ağaçların altındaki nöbet alanı polis bariyerleriyle çevrilmiş. Bariyerin diğer tarafından birkaç gün öncesine kadar ağaçlarla kaplı olan alan var. Bir yanda devasa bir alanda kesilen ağaçları yere serilişleri, diğer yanda kalan ağaçların etrafını saran polis bariyerleri…
Nöbet alanındaki ağaçlara “yastayım” yazılı dövizler asılmış. Alandaki forumdan önce yanımda oturan yaşlı bir köylü kadınına “Nasılsınız” diye soruyorum. Kırgın ama kararlı ifadelerle yanıtlıyor: “İyi değiliz. Hâlâ kazanılacak ağacımız, hâlâ toprağımız var… ” Forumda başlıyor. Avukat İsmail Hakkı Atal, “Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşcesine buraya gelen bütün hak savunucularına tekrar teşekkür ediyorum. Akbelen Ormanı’nı madene vermeyeceğiz. Üzerinde tek bir ağaç kalsa dahi burayı savunacağız” diyor. İkizköy Çevre Komitesi’nden çevre mühendisi Deniz Gümüşel ise “Bu sefer binlerce ağacımızı kaybettik. Bu ağaçlara rağmen Akbelen halen ormandır ve orman kalacaktır. Orman toprağıyla, çalısıyla, kuşuyla, tilkisiyle bir bütündür. Biz bu bütünü böldürmeyeceğiz” diye konuşuyor.
‘Hayati ihtiyacımız bir ağacın gölgesi’
Nöbet tutulan alan gözün alabildiğince yükseklikte ağaçlarla çevrili ancak hemen yanı başındaki onlarca ağaç artık yok. Hava sıcaklığı 40 dereceyi buluyor. Forumun ardından ağaçların kesildiği alana doğru yürüyorum. Kimse yok, ne bir kuş, ne bir böcek… Sadece kesilen ağaçların dalları ve kökleri kalmış. Güneş yakıcılığını daha da arttırıyor. Artık ağaç olmadığı için açık alanda durmak mümkün değil. Birkaç gün önce direnen köylülere gaz sıkan polis ve jandarma dahil herkes kalan ağaçların altında soluklanıyor. Bölgedeki herkesin güneşten korunmak için tek yapabildiği bir ağacın gölgesine sığınmak.
İklim krizinin şiddetini artırıken, sıcak hava dalgaları peşi sıra gelirken ve en yaşamsal ihtiyacımız bir ağacın gölgesiyken Akbelen’deki köylü kadınların sesine kulak vermek gerek. Çünkü daha korunacak çok ağaç var.
‘Madenler yangınlardan daha çok zarar veriyor’
İstanbul – Cerrahpaşa Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, orman kayıplarına ilişkin görüşlerini paylaştı:
Türkiye’de kamuoyu orman yangınları konusunda oldukça hassas. Özellikle 2021 yılında yaşanan mega yangınlardan sonra bu hassasiyet daha da arttı. Ancak Türkiye’de ormanlara yangınlardan daha fazla zarar veren uygulamalar da var. Orman Kanunu’na göre ormanlarda madencilik faaliyetleri ile kamu yararı ve zaruret adı altında yol, havaalanı, enerji tesisi gibi 50’ye yakın tesise de izin verilebiliyor. Bu izinler en fazla 49 yıl için verilebiliyor, gerekirse 99 yıla uzatılabiliyor. Bu kapsamda ormanlardan verilen izinlerin toplamı 2022 yılı sonu itirabarıyla 811 bin hektara ulaşmış durumda. Bunun yaklaşık yarısı 2012 ve sonrasında verilmiş. 406 bin hektara ulaşan 2012 – 2022 dönemindeki tahsislerin 110 bin hektarı madencilik, 143 bin hektarı ise enerji tesisleri için yapılmış.
Yanan orman alanlarının tamamı kısa sürede yeniden ormanlaştırılıyor ama ormanlardan verilen izin ve tahsislerin birçoğu yeniden ormana dönüşmüyor. BM Gıda ve Tarım organizasyonuna göre bir orman alanı en az 10 yıl süreyle orman niteliğini kaybediyorsa ormansızlaşma olarak kabul edilmesi gerekiyor. Buna göre sadece son 10 yılda Türkiye’deki ormansızlaşmanın boyutu 400 bin hektarı aştı. Ancak orman alanlarının arttığını ileri süren Orman Genel Müdürlüğü, Türkiye’de ormansızlaşma olduğunu kabul etmiyor.
Kamuoyu da ormanlardan verilen izinlerle yok olan orman miktarının farkında değil. Ama son 20 yılda yanan orman alanlarının yaklaşık iki katı kadar orman alanı yok oldu. 2021 yılındaki yangınların bu oranı düşürdüğünü, 2020 yılına kadar ormanlardan verilen izinlerle kaybedilen orman miktarının yanan alanların 3.5 katı olduğunu da belirtmek gerek.
Akbelen özelinde ise kesilen kızılçam orman alanı 78 hektar kadar. Ama devamı da var. Önümüzdeki yıllarda 250 hektar tarım alanı ve 300 hektar zeytinliğin kömür için kamulaştırılması söz konusu. Geçen yıl önce Maden Yönetmeliği’nde, olmayınca Maden Kanunu’nda, “zeytinliklerin enerji üretimi amaçlı madencilik için kamulaştırılması” için yapılmak istenen mevzuat değişiklikleri doğrudan doğruya Akbelen Ormanı’nın devamındaki tarım alanlarına yönelikti. Birkaç yıl içinde halen yüzlerce köylünün geçim kaynağı olan tarım alanları ve zeytinliklerin de devasa çukurlara döndüğünü görebiliriz. İklim değişikliğine neden olan kömürlü termik santraller uğruna uyumun ilk basamağı olan gıda güvencesini göz ardı ediliyor. Nitekim daha birkaç gün önce zeytinyağı ihracatını yasakladık…
DİRENİŞTE ÖNEMLİ TARİHLER
1986: Yeniköy Termik Santrali açıldı.
1994: Kemerköy Termik Santrali açıldı.
1996: Yargı, bölgedeki termik santrallerin işletmelerinin durdurdu.
1998: Yargıtay kararı onadı ama santraller Bakanlar Kurulu kararıyla çalışmaya devam etti.
2014: Santraller ve madenler IC İçtaş Enerji ve Limak Enerji şirketlerine yarı yarıya ait Yeniköy – Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş’ye (YK Enerji) satıldı.
2017: İkizköy’ün merkezi sayılabilecek Işıkdere, maden ocağı için kamulaştırıldı.
2019: İkizköylüler, köyün ovasına taşındı, ancak altı ay sonra köylülerin yerleştikleri yerden çıkmaları, ev ve arazilerini satmaları istendi.
2021: Akbelen Ormanı’nı kömür madenciliği faaliyetlerine açan bakanlık kararına istinaden izin belgesi verildi. Açılan davaya karşın ağaçlar kesildi. Kesim İkizköylülerin itirazı üzerine durduruldu. Köylüler nöbet başlattı.