MARTINE BULARD
Yaz sonu olağan dışı bir diplomatik hareketliliğe sahne oldu. Bu hareketliliğin sebebi olan iki önemli toplantıya ev sahipliği yapan Güney Afrika ve Hindistan’ın, Batı dünyasının parçası olmadığı düşünüldüğünde bu durum daha da dikkat çekiciydi. 24 Ağustos günü Johannesburg’ta yapılan BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) zirvesi bittikten kısa bir süre sonra bu beş ülke, 10 Eylül günü bu kez Yeni Delhi’de, biraz daha Batılılaşmış G20 zirvesine katıldı. (1) Zamanlama tesadüf olsa da bu kadar yakın zaman içinde düzenlenen iki zirve arasındaki fark daha da belirgin hale geldi. Adeta dünyanın nasıl değiştiğine dair bir özet gibiydi.
İlk zirve, başlamadan önce can çekişiyormuş gibi görünüyordu. En azından Hindistan ve Çin arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle felç olmuş gibiydi. Ancak altı yeni üyeyi ağırlayarak ne kadar canlı olduğunu ortaya koydu. Bazı yorumcular bu gelişmeyi “tarihi bir dönemeç” diye nitelerken diğerleri, “sadece bir iletişim hamlesi” olarak görüyor. Ancak zirve ne bu derece büyük bir coşkuyu ne de bu derece dar görüşlü bir küçümsemeyi hak ediyor. Geçek şu ki BRICS, üye olmayı bekleyen yirmiden fazla ülkeyi kendine çekmiş durumda.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?