HAZAL OCAK
“Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan demektir. Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir. Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir…” Benim gibi birçok gazetecinin yolunu açan Uğur Mumcu, 31 yıl önce aramızdan koparıldı. O gittiğinden beri gazetecilik çok hırpalandı, çok yara aldı belki ama Uğur Mumcu’nun bu sözleri gerçeğin peşindeki gazeteciler için hâlâ çok değerli… Onun yaşamı, mesleğine adanmışlığı, gerçeğe tutkusu, gazetecilik yoluna çıkanlara hâlâ ışık oluyor. Aramızdan koparılışının yıl dönümünde Uğur Mumcu’nun mücadelesini bir kez daha anımsatmak istedik:
Mumcu, 1942’nin 22 Ağustos’unda, bir yaz günü dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne giren Mumcu, ülke sorunlarına duyarlı, aktif bir gençti. Fakültede öğrenci derneğinin başkanlığını yapıyor, bir yandan da yazılar yazıyordu. Henüz öğrenciyken Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan “Türk Sosyalizmi” başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü’nü aldı. 1965’te mezun oldu, bir süre avukatlık yaptı. Yazmayı hiç bırakmadı. Önce Yön, ardından da Kim dergilerinde makaleler, Akşam gazetesinde inceleme yazıları kaleme aldı. 1968 yılında dil eğitimi için gittiğinde de yazmaya ara vermedi, bu kez Türk Solu dergisinde yazdı. 1969 yılında, dönemin Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Kürsüsü Profesörü Tahsin Bekir Balta’nın asistanı oldu ve avukatlığı bıraktı. Bu dönemde yazdığı makale ve inceleme yazıları, Milliyet Gazetesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Ant Dergisi, Cumhuriyet Gazetesi ve Devrim Dergisi’nde yayımlandı.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?