RENAUD LAMBERT
Varsayalım Washington, Çin’in ABD topraklarındaki muhaliflerine suikast düzenlemeyi planladığını öğrendi; bu olay birkaç diplomatik dalgalanmadan daha fazlasına yol açmaz mıydı? Halbuki Hindistan’la yaşanan tam olarak buydu. Geçen kasım ayında ABD Adalet Bakanlığı, Hindistan gizli servisinin ABD ve Kanada’daki muhalif Sihleri ortadan kaldırmayı amaçlayan operasyonunu ortaya çıkardı. Başkan Jose Biden’ın bu duruma tepkisi ne mi oldu? Kendisi, Modi’nin 26 Ocak’ta Cumhuriyet Bayramı’nı birlikte kutlama davetini reddetti ancak bu kararının gerekçelerini kamuoyuna açıklamaktan kaçındı. Özgür dünya başkentleri arasındaki hiyerarşiyi yerle bir eden Hindistan’ın davetiyesi sonunda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un masasına düştü. Macron hem daveti kabul etti hem de Batı’nın “küslüğünün” kısa ömürlü olacağına dair güvence verdi.
“Kurallara dayalı” uluslararası düzen böylece benzersiz bir esnekliğe sahip olduğunu gösterdi. Bazı ülkelere açılan bu beyaz sayfaların dünyanın geri kalanına yayılacağını hayal etmek güç. Asya devi Hindistan gerçekten de kayda değer bir jeopolitik avantaja sahip: O, Çin değil… Washington, Pekin ile arasındaki açmazda, Orta Krallığın (Çin) yükselişine karşı ekonomik ve diplomatik dengeleyici rol oynaması için Yeni Delhi’ye güveniyor. Batı’nın bu ülkeye karşı anlayışlı tutumu bundan kaynaklanıyor.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?