SERKAN OZAN
“Yarın büyük bir zafer kazanacağız. 1 Nisan’da Türkiye demokrasisi çok önemli bir güne adım atacak…” 31 Mart seçimlerinden bir gün önce İzmir’e giden CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in gazetecilere yaptığı bu açıklamaya yanındaki partililer dışında kaç kişi inandı bilinmez ama sandık kendisini haklı çıkardı. Tam 22 yılını önce tek parti, sonra da tek adam iktidarının hoyratlığı altında geçiren Türkiye, 1 Nisan sabahına farklı duygularla “Günaydın” dedi.
Peki ne oldu da faiz inadı nedeniyle durup dururken yarattığı ekonomik krizin gölgesinde genel seçime girmesine rağmen sandıktan zaferle çıkan “tek adam”, sadece 10 ay sonra yenildi? Tek neden, halkın iktidara mesaj verme gayreti miydi? AKP ve Erdoğan, 14 Mayıs’ta kendilerine verdiği son şansı değerlendirememiş miydi? Sadece ekonomik kriz miydi AKP’yi “kalelerinde” bile sandığa gömen? Oturduğu evin kirası kadar maaş alan emeklinin, asgari ücretle ay sonunu getirmeye uğraşan milyonlarca çalışanın intikamına mı şahit oluyorduk? CHP, sadece şartlar öyle oluştuğu için mi kazandı? Kazananın hiç mi emeği yoktu?
Mesela 14 – 28 Mayıs’tan sonra değişmeyi başaran tek partinin CHP olmasının etkisi yok mu? Büyük umutla girilen seçimi kaybeden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Mayıs 2023 akşamı kendisine oy verenlere “Yürüyüşümüz sürüyor ve buradayız” diye seslendi ama kendisinden beklenen açıklama bu değildi. Ne aldığı oy oranı ne de verdiği kararlılık mesajı yola devam etmesine yetti. Yürüyüşün sürdüğü doğruydu ama değişmek de şarttı ve o değişim de geldi.
4 Kasım 2023 günü partinin başına geçen Özgür Özel, sadece beş ay sonra “yüzde 25’lik cam tavanı kırdık” dedi ama her şey bu beş ay içinde mi başarıldı? 31 Mart gecesi “ekilen tohumlar fidan oldu” diyen Kılıçdaroğlu’nun attığı pek çok adımın da bu başarıda etkisi yok mu? “Ekilen tohumlar” denince ilk akla gelen, 2019’da Ekrem İmamoğlu’nun İstabul’da, Mansur Yavaş’ın ise Ankara’da aday gösterilmesi ama bunun yanında Kılıçdaroğlu’nun partiyi tüm halk kesimlerine açma gayreti de unutulmamalı. Ama tabii ki tohumu ekmek, fidanın yetişmesi için garanti değil.
Mesela İstanbul ve Ankara’da yapılan işlerin hiç mi etkisi yok? Bursa’daki seçmen “Kent Lokantaları”nı görmüyor mu? Balıkesirliler “Başkentkart”ı hiç duymadı mı? Şehzadeler şehri Manisa’da yaşayan bir yurttaş, İstanbul ve Ankara’da köhne haldeki tarihi varlıklar birer birer yaşama dönerken kendi şehrine hiç mi bakmadı? Kilisli işsiz bir genç, belediyelerin istihdam programları sayesinde iş bulan akranları olduğunu bilmiyor mu?
Parti içinde çok eleştirilse de CHP yönetiminin doğru adaylar belirlemiş olması seçim sonucunu etkilemedi mi? Adıyaman’da depremden sonra hangi partiden olduğuna bakmadan herkesin yardımına koşan milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin hiç mi payı yok? AKP döneminde, Haliç Tersanesi’nin AVM yapılmasına karşı çıktığı için tesise girişi yasaklanan, CHP döneminde Şehir Hatları Genel Müdürü olarak tersaneyi ayağa kaldıran Sinem Dedetaş’tan daha çok kim hak edebilirdi Üsküdar’ı? 2019’da AKP’nin yüzde 47.2, MHP’nin yüzde 32.5, İYİ Parti’nin ise yüzde 16.8 oy aldığı Kilis’te, 1987 doğumlu genç bir avukatı, Hakan Bilecen’i aday göstermek riskli değil miydi? Örnekleri çoğaltmak mümkün ama sonuç değişmiyor. CHP’nin aday oldukları bölgelerde iyi tanınan, kentlerin sorunlarını kendileri de yaşayan, iyi eğitimli, iyi kariyerli, kadın, genç ve deneyimli adayları sağlanan başarıda baş rol oynadılar.
Hâlâ “nasıl oldu” diye soranların hatırlaması gereken bir an var: Tarih 6 mayıs 2019… 36 gün önce seçim zaferini kutlayan Ekrem İmamoğlu, saatler 23.00’ü gösterirken Beylikdüzü’nde yurttaşların karşısında. “Hiçbir şey olmadıysa da bir şey oldu” diye açıklanan iddialar nedeniyle İstanbul’daki seçimin yenilenmesi kararı alınalı bir kaç saat olmuş. İmamoğlu konuşurken sözleri “Ekrem Başkan” sloganlarıyla kesiliyor ve Türk siyasi yaşamının en sembolik anlarından bir yaşanıyor; kürsüden sahnenin önüne doğru hareketlenen İmamoğlu, kravatını çözüyor, yaka düğmesini açıyor, ceketini çıkarıyor, gömleğinin kollarını sıvıyor ve şunları söylüyor: “Yolumuz uzun… Heyecanımız yüksek… Gençliğimiz var!”
İşte yıllar önce kolları sıvayarak, o uzun yola çıkan heyecanlı gençlerin emekleri Türkiye’yi 1 Nisan sabahına taşıdı.
Peki şimdi ne olacak? Yüzde 37’yi aşan oy oranıyla birinci parti olan CHP’nin işi artık çok daha zor. Herkes ekonomik krizin bu sonuçta en büyük faktör olduğunu biliyor ama partinin attığı adımların da en az ekonomi kadar rol oynadığının farkında. Yani doğru yola girildi ve ilk meyveleri 31 Mart’ta toplandı. Halk, CHP’li başkanların yönettiği belediyelerin çok büyük bölümünde görevi tekrar kendilerine verdi. Yani, başkanlardan memnun olduğunu gösterdi. Yapılanların üstüne koyarak ilerlemek, kazanılan yeni kentlerde ise değişim yaratmak zorundalar.
CHP’nin elinde bugün itibarıyla 2028’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için iki çok güçlü, bir de sürpriz aday var. 14 Mayıs öncesinde İmamoğlu aday olursa, İstanbul AKP’nin eline geçecekti çünkü İBB Meclisi’nde çoğunluk AKP’deydi. Artık böyle bir tehlike yok. İmamoğlu istediği zaman Ankara’ya doğru harekete geçebilir. En yakın rakibini ikiye katlamış olması bile Mansur Yavaş’ın iddiasını ortaya koyuyor. Gelelim sürpriz adaya; 31 Mart gecesi genel başkanlığını pekiştiren Özgür Özel, her ne kadar Cumhurbaşkanlığı için bir hevesi olmadığını dile getirse de dört yıl siyasette çok uzun bir süre. CHP, 14 Mayıs öncesi yapılan hataları tekrarlamazsa, 2028 seçimlerine en güçlü parti olarak girme şansını yakaladı. Özellikle de adayının karşısına kimin çıkacağı belirsizken.