DR. UĞUR BARAN KAYA
6-9 Haziran’da gerçekleşen Avrupa Birliği parlamentosu seçimleri neredeyse bütün üye ülkelerde aşırı sağ oyların yükselmesine sahne oldu. Birliğin başat güçleri Almanya ve Fransa bu tablonun ön saflarında yer aldı. Aslına bakılırsa sonuçlar kimse için sürpriz değildi. Kaldı ki, yirmi seneden fazla bir süredir yabancı düşmanı aşırı muhafazakâr sağ hükümetlerin ve siyasetin yükselmesine şahit oluyoruz. Can sıkıcı birkaç örnek, olan biteni zihnimizde canlandırmaya yardımcı olur belki:
Avusturya, Macaristan ve Polonya’dan sonra İtalya da 2022’de Giorgia Meloni’nin post-faşist Fratelli d’Italia (İtalyan Kardeşliği) hükümetiyle aşırı sağın iktidara geldiği ülkeler listesine katıldı. Ekim 2023’te Slovakya’da aşırı sağcı “Slovak Ulusal Partisi” hükümette yerini aldı. Nisan 2024’te, tam elli yıl önce “Tanrı, Vatan ve Aile” sloganıyla Portekiz’i yöneten diktatör Salazar rejiminin yıkan Kadife devriminin yıl dönümünde, eski rejiminin nostaljisiyle kurulan Chega (Yeter) seçimlerde yüzde 18 oy alarak sistemdeki yerini aldı. Hollanda’da Kasım 2023 parlamento seçimlerini islamafob ve AB karşıtı Özgürlük Partisi (PVV) birinci parti olarak kazandı. Altı aylık bir pazarlık sonunda Mayıs 2024’te hükümet ortağı oldu. Sosyal demokrat anlayışları ile tanınan kuzey ülkelerinden Finlandiya’da faşizan “Fin Toplumu” partisi Haziran 2023’ten bu yana hükümette.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?