AYKUT KÜÇÜKKAYA
“Netanyahu (7 Ekim 2023’ten sonra) salt güç kullanımını savunarak, ben de dahil hepimizi birer suçluya dönüştürdü. On binlerce Filistinlinin cinayetiyle on yıllar boyunca yaşayacağız.”
Bu sözler meslektaşımız Sylvain Cypel’e konuşan İsrailli genç tarihçi Adam Raz’e ait. Raz, koca dünyanın o küçük coğrafyasında yaşanan insanlık dramını tek bir cümle ile özetliyor.
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde okurla buluşan aylık gazetemizin kapak dosyasını İsrail’e ayırdık. Manşette Alain Gresh’in kaleminden İsrail’in “en uzun savaşını” okuyacaksınız. 7 Ekim 2023 saldırılarından neredeyse bir yıl sonra Orta Doğu büyük bir yangının eşiğinde. Gresh, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun savaşı Orta Doğu’ya yaymak için attığı adımları, bu adımlara karşı ABD’nin izlediği politikayı analiz ediyor. Gresh’in yazısı “silahlar sustuğunda” notuyla şöyle sonlanıyor:
“Gazze’ye yönelik son operasyon, artık İsrail tarihindeki en uzun savaş… 14 Mayıs 1948’de bağımsızlığını ilan ettikten bir gün sonra Arap komşularıyla giriştiği savaştan bile daha uzun. Bütün askeri gücüne, ABD’nin koşulsuz himayesine ve başta Fransa olmak üzere Avrupa’nın güçlü desteğine rağmen İsrail bu çatışmadan uluslararası sahnede daha yalnızlaşmış, kendi içinde daha bölünmüş ve geleceği konusunda daha belirsiz koşullarda çıkacak. Silahlar sustuğunda, tarihi Filistin topraklarında yaşayan, işgale ve kendilerine dayatılan apartheid rejimine direnmeye devam edecek olan yedi milyon Filistinliyle yüzleşmek zorunda kalacak.”
İsrail, Gresh’in yazısında bahsettiği yüzleşmeyi geçen temmuz ayında somut olarak yaşadı.
Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki politikaları ve uygulamalarından kaynaklanan hukuki sonuçlara ilişkin BM Genel Kurulu tarafından talep edilen görüşünde İsrail’in uygulamalarını “yasadışı”, “ayrımcı” ve “istismarcı” olarak değerlendirdi. Tel Aviv ve Washington açısından divanın görüşündeki ayrıntıları ve hukukçuların değerlendirmelerini Anne Cecile Robert’in yazısında okuyacaksınız…
***
Bu yangın yerinin çok yakınındaki – ortasındaki – kendi evimize dönecek olursak…
Bir ülke düşünün…
Ekonomisi çökmüş…
Yurttaşları açlık sınırının altında yaşam savaşı veriyor…
Tarımı bitmiş, çiftçisi isyanda…
Çocukları gece yatağa aç giriyor…
Orta sınıf kavramının yerinde yeller esiyor…
Eğitimi tarikatlara teslim…
Üniversiteleri bilim üretmiyor…
Paran yoksa sağlık yok, ilaç yok…
Asgari ücreti ev kirasıyla yarışıyor…
Ailelerin mutfaklarına ne et giriyor ne balık…
Emeklisi eve hapsolmuş, torununa dondurma alamıyor…
Sınırları delik deşik…
Dış politikada saygınlığı yerle bir olmuş…
Ordusuna kumpas kurulmuş, yargısı adalet dağıtmıyor…
Liyakat yerine “torpil, particilik, eş-dost” esas ilke olmuş…
Kadınları soka ortasında öldürülüyor; laiklik ilkesi mumla aranıyor…
Bu tablo 22 yıllık AKP iktidarının eseri.
Bu eseri, yurttaşın gerçek gündemini muhalefet hepimizden daha iyi biliyor.
Ülke yangın yeri ve muhalefetin görevi erken seçim sandığını halkın önüne getirmek için siyaset yapmak, politika üretmek.
Orta Doğu’daki sıcak gelişmeleri de dikkate alırsak zaman Erdoğan lehine işleyen bir sürece dönüşebilir, bizden söylemesi!..