FÉLIX TRÉGUER
Araştırmacı, dijital hakları ve özgürlükleri destekleyen Fransız savunma grubu La “Quadrature du Net” üyesi. Bu metin, “Technopolice: La surveillance policière à l’ère de l’intelligence artificielle – Teknopolis: Yapay Zeka Çağında Polis Gözetimi ” (Divergences, Paris, 2024) adlı kitaptan derlenmiştir.
Teknoloji sektöründeki genç girişimcilerin, ürünlerini yasal risklere takılmadan test edebilmek için hukuk kurallarından bağımsız hareket etme hakkına sahip olduklarını düşünün… Ekonomik düzenlemeler alanında yeni bir trend olan “düzenleyici kum havuzları” (regulatory sandboxes) tam da bunu sağlıyor. Google ve Microsoft gibi dev kuruluşlar tarafından finanse edilen Datasphere İnisiyatif’ine göre kum havuzları, “inovatif teknolojilerin ve uygulamaların” tabi olmaları gereken mevcut düzenlemeler dışında test edilmesi için “kontrollü bir işbirliği ortamı” sunuyor. (1) Pratikte, devletin ve devlet adına hareket eden kurumların, belirli bir yeniliğin piyasaya sürülmesini hızlandırmak için bazı yasal gereklilikleri askıya alarak şirketlere destek olmasına dayanıyor. İlk olarak Birleşik Krallık ve İsviçre’deki yeni finansal teknolojiler (fintech) için denenen düzenleyici kum havuzları, yapay zekânın hükümetler tarafından stratejik öncelik olarak belirlenmeye başladığı 2018 yılından bu yana popülerlik kazanıyor ve özellikle sağlık ve ulaşım gibi sektörlerde giderek yaygınlaşıyor. Örneğin, Brezilya’nın Rio de Janeiro eyaleti, 2023’ten beri drone ile soğuk içecek teslimatı gibi deneysel uygulamalar yapıyor.
Endüstrinin, arıştırma politikaları üzerindeki hakimiyeti ve dış kaynak kullanımının tercih edilmesiyle birlikte düzenleyici kum havuzları da kamu politikasının özel sektör ve “kutsal” inovasyon lehine yeniden yapılandırıldığını gösteriyor. Destekçilerine göre bu mekanizmalar, “çığır açan yenilikler” geliştiren şirketlere yasal güvenceler sağlıyor. Aynı zamanda, kolaylıkla bir uyum garantisi haline gelebilecek ve böylece rekabet avantajı sağlayabilecek bir tür kamu desteği de sunuyor. Girişim stratejilerindeki ve piyasa temelli düzenlemelerin geliştirilmesindeki ortak rolünü pekiştiren devlet ise piyasayı şekillendirecek yeni araçlar elde ediyor. Kamu otoritesi, “girişimcilik ulusu” savunucularının büyük önem verdiği “yıkıcı yeniliği” teşvik etmek için müdahalelerini sessizce yeniden yapılandırabiliyor.
Engelleri aşmak için çözüm olarak ortaya konuluyor
Peki bu “kazan-kazan” yaklaşımının halklara bir faydası var mı? Kişisel verilerin korunması alanında 2018 yılında kabul edilen düzenlemelerin inovasyon üzerindeki sözde zararlı etkileri nedeniyle eleştirilen Avrupa’da, özellikle vatandaşların gözetlenmesi alanındaki düzenleyici kum havuzları giderek çoğalıyor. Yapay zekâ ile sokak kameralarının birleştirilmesine dayanan ve yüz tanıma yoluyla kişileri tespit etmenin yanı sıra şüpheli bir olay durumunda otomatik uyarılar göndermek amacıyla kullanılan algoritmik video gözetimi bu uygulamalardan biri. (2) Teknoloji parkı Sophia-Antipolis’teki Ulusal Dijital Bilim ve Teknoloji Araştırma Enstitüsü’nden (Inria) François Brémond “Avrupa çok geride kalıyor. Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) nedeniyle, veri toplamak neredeyse imkânsız” diyor. (3) Ulusal Bilişim ve Özgürlükler Komisyonu’nun (CNIL) hukuk direktörü Florence Fourets başkanlığındaki bir grup avukat, araştırmacı ve sanayici de yüz tanıma üzerine 2019 yılında hazırlanan bir raporda benzer bir görüşleri savundu. Algoritmaların, “çeşitli kökenlerden gelen çok sayıda yüz görüntüsü içeren büyük veri tabanları” kullanılarak eğitilmesi gerektiği, ancak “katı yasal çerçevenin” bu gelişimi engellediği vurgulandı. (4)
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?