PROF. DR. ALPAY AZAP
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
Türkiye son aylarda sağlık alanında yaşanan skandallarla birlikte 2012’de uygulamaya geçen sağlıkta dönüşüm politikalarının yıkıcı etkileriyle yüzleşmiş oldu. Aslında perşembenin geleceği çarşambadan belliydi. Marquez’in, “Kırmızı Pazartesi” romanında olduğu gibi, herkes bir cinayetin işleneceğini biliyordu ama hiçbir şey yapmıyordu… Türk Tabipleri Birliği (TTB) hariç.
TTB, uygulanmakta olan sağlık politikalarının sağlığı ticaretin konusu haline getireceğini, sağlığı piyasa koşullarına terk etmenin kaçınılmaz olarak sağlık ortamını çürüteceğini, halkın sağlık düzeyini geriye götüreceğini, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının büyük hak kayıplarına uğrayacağını, sistemin son derece maliyetli ve sürdürülemez olduğunu yıllardır dile getirmekteydi. Sayısız sempozyum, çalıştay düzenledi, yayımladığı belge, rapor, kitap ve süreli yayınlar ile gidişin kötüye doğru olduğunu kamuoyuna ve yetkililere anlatmaya çalıştı.
Sadece anlatmakla yetinmedi, çok sayıda eylem, etkinlik ve hukuksal mücadele ile kötüye gidişi durdurmaya çalıştı. Durduramasa da yetkililerinin de itiraf ettikleri gibi yavaşlatabildi. Dünya Bankası destekli dönüşüm projeleri gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda 5 – 7 yılda tamamlanırken Türkiye’de bu süre 30 yılı buldu (1986-2012). TTB’nin son 30 yılda yürüttüğü yoğun çalışmalar, meslek etik değerlerinin uygulanması, mesleki bağımsızlığın korunması, özlük hakları ve halk sağlığının geliştirilmesi için kimi küçük kimi büyük ama hepsi çok önemli kazanımlar elde edilmesini sağladı: Sağlık Bakanlığı’nda çalışan hekimlerin mesai süresi uzatılmaksızın 12.00 – 13.00 saatleri arasında öğle tatili yapabilmelerinden tutun da Sağlık Bakanlığı hastanelerinde işçi sağlığı ve güvenliği birimlerinin kurulmasına kadar…
Bunun yanı sıra halk sağlığının korunması, geliştirilmesi için şart olan toplumda demokratik ve barışçıl bir ortamın yerleşmesi için de her zaman üzerine düşen görevleri yapmaya gayret gösterdi. Sağlığa erişimde özellikle yoksul kesimler için büyük engel oluşturan ve 15 gün önce yüzde 233 – yüzde 560 oranlarında artırılan muayene katkı katılım payları TTB’nin yoğun itirazları sonucunda önemli oranda düşürüldü. Önemli ama yetersiz bir kazanım daha. Elbette katkı paylarının tamamen kaldırılması yönünde uğraşlarımız devam edecek. Meraklı okurlar TTB’nin son 30 yıldaki faaliyetlerinin kısa bir dökümünü TTB ve Kazanımlarımız kitapçığında bulabilirler. (https://www.ttb.org.tr/405yj3s)
Köklü değişiklikler yapılmalı, hiçbir şey eskisi gibi olmamalı
İstanbul’da yeni doğan bebeklerin ölümleri pahasına Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan ve ailelerden para kazanmak için bir sermaye çetesi tarafından anlaşmalı hastanelere yönlendirildiği skandal toplumu derinden sarstı ve sağlık sistemine ilişkin algıyı temelden değiştirdi. TTB’nin yıllardır anlatmakta zorlandığı hataların ve yanlışların görünür hale gelmesine yol açtığı gibi daha iyi bir sağlık sisteminin nasıl olması gerektiğine dair arayışların da gündeme gelmesini sağladı. Bundan sonra sağlık sisteminde köklü değişiklikler yapılmadan bu türden ciddi sonuçların engellenemeyeceği, halkın nitelikli ve erişilebilir bir sağlık hizmeti alamayacağı, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yaşadıkları sorunların çözüme kavuşturulamayacağı apaçık bir gerçek olarak ortadadır. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır.
Toplumun sağlık düzeyinin yükseldiği, hastalıkların azaldığı, hastaların ve sağlık çalışanlarının mutlu olduğu bir sağlık sistemini kurabilmek mümkün. Türkiye’nin bunun için yeterli kaynağı, insan gücü ve birikimi var. Sağlığın temel bir hak olduğunu, sağlık sisteminin para kazanmak için değil toplumu hastalıklardan korumak, sağlık düzeyini yükseltmek için örgütlenmesi gerektiğini kabul eder ve sağlık yönetimine bilimsel bir bakış açısıyla yaklaşacak olursak yapılması gereken çok bellidir: Birinci basamak güçlendirilmelidir. Koruyucu hekimliği önceleyen, geliştiren güçlü bir birinci basamak toplumun daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Gerekli teknik alt yapısı hazırlanmış, donanımı sağlanmış, ekip hizmeti vermek üzere yeterli sayıda aile hekimi hemşire, ebe, sağlık teknisyeni bulunan hem bölge hem nüfus tabanlı örgütlenmiş birinci basamak sağlık birimleri oluşturulduktan sonra getirilecek sevk zinciri sayesinde 2. ve 3. basamaklardaki gereksiz yığılma engellenerek gerçekten ileri değerlendirme ve takip ihtiyacı olan hastalara hastanelerde yeterince zaman ve emek ayrılması sağlanabilecektir.
Özel sağlık kuruluşları özelleştirilmeli, kamu kurumları kamulaştırılmalı
Sağlık sistemi kamucu bir anlayışla, prim ve vergilerden ayrılan kaynaklarla finanse edilmeli, kamunun özel sağlık sektöründen hizmet alımı modelinden vazgeçilmelidir. Bir başka ifadeyle özel sağlık kuruluşları “özelleştirilmeli”dir. Kamu kurumları da “kamulaştırılmalı”dır. Kamuda hem hizmetin niteliğini hem de iş barışını bozan performans, taşeronlaşma gibi yöntemler terk edilmelidir. Hekimlere ve tüm sağlık çalışanlarına insanca yaşayabilecekleri, tek kalemden oluşan, emekliliğe yansıyan, rapor ve izin durumlarında kesilmeyecek bir ücret verilmelidir.
Türk Tabipleri Birliği olarak yıllardır yürüttüğümüz çalışmaların, çabaların sağladığı pratik ve teorik birikimimiz sayesinde daha iyi bir sağlık sistemi için önümüzdeki aylarda kamuoyunu ve yetkilileri yönlendirebileceğimizi düşünüyoruz. Bunun için sağlığın gündem olacağı 14 Mart haftasına yoğunlaşmak üzere çeşitli etkinlikler, çalışmalar, görüşmeler ve eylemler yapılması gerektiğini değerlendiriyoruz. Sağlık sisteminin farklı parçalarını bilimsel bir yaklaşımla ele alarak yapılması gerekenler hakkında raporlar hazırlayan 9 çalışma grubu oluşturduk. Bu grupların hazırladıkları raporları “Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün!” başlığı altında, 14 Mart haftasında kamuoyu ile paylaşacağız. Amacımız önümüzdeki aylarda her bir raporun konunun taraflarınca tartışılarak detaylandırılması ve böylece ülkemiz için ideal bir sağlık sisteminin planlanması. Sonrasında bunun hayata geçirilmesi için hekimler, sağlık çalışanları ve tüm kamuoyu olarak yöneticiler üzerinde baskı oluşturmaya çalışacağız. Hem ülkenin ihtiyacı olan sağlık sisteminin ayrıntılarını hem de başka bir hekimlik ortamının mümkün olduğunu anlatabilmek için Türkiye’nin pek çok ilinde hekimlerle, halkla ve sağlık yöneticileriyle bir araya geleceğimiz toplantılar yapacağız. TTB olarak umutluyuz, Başka Bir Sağlık Sistemini planlayacak ve hayata geçirilmesini sağlayacak birikimimiz, enerjimiz, kadrolarımız ve kararlılığımız var.