HİLAL KÖSE
Annelik, yüzyıllardır kutsal bir kavram olarak idealize ediliyor ancak bu durumun kadınlar üzerinde nasıl bir baskıya dönüştüğü çok da umursanmıyor. Özellikle de cinsiyet eşitliğinin olmadığı, erkek egemen toplamlarda, kadının yalnızca annelik rolüyle var olması bekleniyor. Kadınlar artık hayatın her alanında daha çok söz ve etki sahibi olsa da eşitlik için önümüzde hâlâ uzun bir yol var. Tatlı Ekşi Tiyatro’nun yeni oyunu Kutsal, tam da kadınların içinde olduğu bu çıkmazı sahneye taşıyor. Tuğrul Tülek’in yönettiği, geçen ay izleyiciyle buluşan oyunda Seda Türkmen’e, Neriman Uğur, Ümmü Putgül eşlik ediyor. Başarılı oyuncu Türkmen ile oyundan yola çıktık, kadın olmayı masaya yatırdık.
Oyun, anneliğin kutsallığına dair toplumsal algıyı sorgularken, bu sürecin sıkıntılarını bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Türkiye’de de kadınlar özellikle annelik üzerinden tanımlanıyor. Sizce annelik idealizasyonu kadınlar üzerinde nasıl bir baskıya dönüşüyor?
Oyunun yazarı Morgan Lloyd Malcolm, güçlü ve aktivist bir İngiliz yazar. Diğer oyunlarına baktığımızda da “kadın kimliği”nin tüm dünyada hâlâ tartışılan ve sorgulanan bir konu olduğunu görüyoruz. Özellikle bu topraklarda kadının kendini “tek başına” var etmesine izin verilmiyor, çünkü mevcut kadın – erkek dengesinin eşitlenmesi istenmiyor. Sistem, kadını kandırıyor ve onu kendine muhtaç bırakacak bir yöntem belirliyor: Anne olmak. Anne kimliği, kadının tek dokunulmazlığı… “Sen anne ol, biz cenneti ayaklarına serelim.” Bizi buna ikna ve muhtaç etmek için eğitim hakkımızı, çalışma hakkımızı elimizden alıyor. Ama zaman geçtikçe ve pozitif bilinç arttıkça daha kolektif hareket ettiğimizi, kendimizi daha özgür ve güçlü bir şekilde ifade edebildiğimizi düşünüyorum. Artık şu soruları tartışabiliyoruz: Kadının anne olmama hakkı var mı? Annelik kutsal mıdır? “Annelik” kadının esas kimliği midir?
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?