PROF. DR. GÜLRİZ ERİŞGEN
2024 öğrenci yerleştirme sınavı kılavuzuna göre Türkiye’de 87 devlet, 30 vakıf üniversitesinde Türkçe ve İngilizce toplam 140 tıp eğitimi programı için kontenjan açıldı. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 2023’de yayınlanan açıklamasına göre Türkiye, Avrupa’da en çok tıp fakültesi olan ülke. Avrupa’da nüfusça Türkiye’ye yakın ülkeler olan İngiltere ve İrlanda’da toplam 61, Fransa’da 54, İspanya’da 44, İtalya’da 47 ve nüfusu yaklaşık aynı olan Almanya’da ise sadece 43 tıp fakültesi bulunuyor. Nüfusa göre tıp fakültesi oranında Türkiye, dünyada ilk sırada yer alıyor. 2010 tarihli TTB Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Raporunda ise öğrenci kabul eden program sayısı 74, açılan kontenjan 8 bin 90 olarak veriliyor. Tıp fakültesi sayısında ve kontenjanlarında bu hızlı artış Türkiye’deki tıp eğitiminin en önemli (sorun) başlığıdır.
Toplumun öncelikli sağlık sorunları ve gereksinimlerine yönelik ulusal çekirdek eğitim programının oluşturulması ve belirli aralıklarla yenilenmesi, yeterliğe dayalı eğitim yaklaşımının daha yaygın benimsenmesi, tıp eğitimi anabilim dallarının sayısal olarak artması ve kurumsallaşmaları, eğitim standartlarının belirlenmesi ve ulusal akreditasyon sürecinde önemli yol alınması tıp eğitimi niteliğini olumlu yönde etkileyen etmenlerdir. Ancak sağlıkta dönüşüm programı ile birlikte sağlık hizmeti sunan ve eğitim veren kurumların maliyet eksenli yapılanması, tıp fakültesi sayısında ulaşılan ölçüsüzlük eğitim programlarının uygulanmasında ve niteliğin sürdürülmesinde zorluklara yol açıyor. Nitekim tıp eğitimi programlarının henüz yüzde 40’ı Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu tarafından akredite edilmiştir.
Asistan hekimlerin öğrenci nitelikleri göz ardı ediliyor
Türkiye’de eğitim kurumlarında insan gücü nicelik ve niteliği yetersizdir. Bir çok eğitim kurumu YÖK tarafından tıp programlarında eğitime başlanması ve eğitimin sürdürülmesi için belirlenen asgari öğretim üyesi sayısını ancak karşılıyor. Oysa tıp eğitiminde önemli yeri olan uygulamalı eğitimler, beceri eğitimleri, hasta başı eğitimlerinin niteliği öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı ile ilişkilidir. Günümüz Türkiye’sinde akademik kadro ihtiyacının belirlenmesinde, atanma ve yükseltme koşullarının tanımlanmasında, eğitici niteliklerinin değerlendirilmesinde önemli sorunlar var. Akademisyenlerin iş ve ücret tanımlarının parçalı ve karmaşık hali eğitime verilen önemi ve ayrılan süreyi azaltıyor.
YÖK tarafından tıp fakültesinde eğitimin başlaması ve sürdürülmesi için 60 öğrenci için asgari fiziksel altyapı koşulları da belirlenmiştir. Akredite olan kurumlar dışında bu koşulların sağlanıp sağlanmadığı izlenemiyor. Kaldı ki akredite kurumlarda bile fiziksel koşullarda iyileşme, gelişme olmaksızın öğrenci kontenjanı artışları oluyor. Derslikler, laboratuvarlar bir yana Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne bağlı 11 tıp fakültesinin eğitim için mekanı olamayan altısında öğrenciler illerdeki diğer tıp fakültelerine gönderilirken 12 vakıf üniversitesi tıp fakültesinde özel hastanelerle ortak kullanım ile klinik eğitim sürdürülüyor.
Tıp eğitiminin diğer aşaması olan uzmanlık eğitimi doğrudan sağlık hizmetinin ve ekibin içinde yürütüldüğü için hizmet sunum biçimi ve sağlık politikalarından önemli ölçüde etkileniyor. 2023 Sağlık İstatistikleri Yıllığı’nda ülkemizde kişi başı hekime müracaat sayısının 11.4; toplam hekime müracaat sayısının ise 973 milyona ulaştığı görülüyor. Bu kışkırtılmış talebi karşılamak, kâr etmek, piyasa koşullarında ayakta kalmak çabası içinde olan üniversite ve eğitim hastanelerinde asistan hekimlerin öğrenci nitelikleri neredeyse tamamen göz ardı ediliyor. Farklı kurumlar tarafından gerçekleştirilen anket sonuçları, eğitim kurumlarının yüzde 40’ında uzmanlık eğitim programının olmadığı ya da uygulanmadığını gösteriyor. Eğitime ayrılan süreler giderek kısalıyor. Vizit, ameliyat, alana özgü girişimlerin uygulaması ya da eğitime katkısı yetersiz.
Uzmanlık eğitimi ve geleceğin uzmanlarının niteliği
2022 yılında gerçekleştirilen 28. Tıpta Eğitimi Uzmanlık Kurultayı’nın (TUEK) ana teması uzmanlık öğrencisi için kontenjan belirleme kriterleriydi. Dahili, cerrahi, temel bilimlerin farklı uzmanlık alanlarından dernek temsilcileri, eğiticiler, öğrenciler ile uzmanlık eğitiminin asgari koşulları ve bir kurumda nitelikli eğitim alabilecek uygun öğrenci sayısı tartışıldı. TUEK’de bu konunun ana tema olarak seçilmesinin nedeni hızla artan kontenjanlardı. Eylül 2021 TUS’unda 5 bin 655 olan kontenjan Mart 2022’de 12 bin 233 olmuştu. Planlama olmaksızın, alanda uzman hekim ihtiyacı ve eğitimin koşulları dikkate almadan yapılan bu artışlar uzmanlık eğitimi ve geleceğin uzmanlarının niteliği ile ilgili önemli kaygı yarattı. Öneri Sağlık Bakanlığı ve YÖK’ün başta TTB ve uzmanlık dernekleri olmak üzere alanın ilgili kurumlarını kattığı bir çalışmayla tıp ve uzmanlık eğitiminin, kontenjanların planlamalarını yapmasıdır.
Türkiye’de mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitimi bu sorunlarla uğraşırken dünya genelinde hasta merkezli bakım ve hizmet, kanıta dayalı kişiselleştirilmiş tıp kavramlarının yaygınlaştığı, tıp alanında gelişmiş teknolojilerin ağırlığının arttığı, disiplinler arası işbirliğinin güçlendiği bir dönem yaşanıyor. Bilgiyi işlemekten, eleştirel düşünceden, iletişim becerilerini kazandırmaktan uzak eğitim programlarıyla bu çağı yakalamak mümkün değildir. Eğitim programları, sadece hastalıkların tedavisini sağlayacak tıbbi bilgiye sahip ve bunu kullanan teknik eleman yetiştirmek hedefi ile değil, tıbbi bilgiyi diğer öğrenmeleriyle bağdaştırabilen, bütüncül analiz yapabilen, kanıtları tanısal karar oluşturmada kullanan, toplumların sağlık göstergelerini iyileştirmeye çalışan, yetkin iletişim becerilerine sahip, diğer meslek gruplarıyla uyumlu çalışabilen hekimler yetiştirmek üzere kurgulanmalıdır. Bu kurgu, eğitim programların sürekli yenilenme ve gelişimine olanak sağlayan politika ve düzenekleri de kapsamalıdır.