DR. ALİ KANATLI
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey ve Hatay Tabip Odası üyesi
Kahramanmaraş ve Hatay’da 6 ve 20 Şubat 2023’te meydana gelen depremlerden 11 ilimiz etkilendi; 39 bin 441 bina yıkıldı, 271 bin 892 bina ağır hasar alıp kullanılamaz hale geldi. Yıkılan binalar arasında depremlere dayanıklı inşa edilmesi gereken kamu binaları da vardı… Hastaneler, okullar, aile sağlık merkezleri yerle bir oldu. Toplam 7 bin 543 yatak kapasiteli 20 hastane tamamen yıkıldı, 114 hastane orta ve az hasar aldı. 100’e yakın aile sağlık merkezi yıkıldı, ağır hasar hasar aldı veya kullanılamaz hale geldi .
Yasalara uyulmadan kaldırılan enkazlardan havaya karışan kanserojen asbest ve kurşun, civa gibi ağır metallerin olduğu tozu soluyan depremzedeler, daha sonra ki günlerde de şehir merkezlerine kanunsuz bir şekilde kurulan beton santralleri ve çevre mahallelere kurulan onlarca taş ocağı yüzünden kanserojen toza maruz kalmaya devam ediyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Temiz Hava Hakkı Platformu, bölgede bir yıl arayla yaptıkları iki ayrı ölçümde, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) bir kişinin 8 saatte maruz kalması gereken maximum PM 10 ve PM 2.5 değerlerin dört – beş katına 24 saat boyunca maruz kalındığını tespit etti. (Son ölçüm Ocak 2025 te yapıldı)
100’e yakın aile sağlık merkezi hâlâ konteynerlerde hizmet veriyor
Depremde yıkılan aile sağlık merkezlerinden sadece 5 tanesi yeniden inşa edildi; 100’e yakın aile sağlık merkezi konteynerlerde hizmet vermeye çalışıyor. Sadece Hatay örneğini verecek olursak; depremde ölen hekimler nedeniyle 40 bin kişinin aile hekimi yok. Sürecin iyi yönetilememesi ve koşulların iyileştirilmemesi yüzünden aile hekimlerinin bir kısmının bölgeden ayrılması ile birlikte şu an aile hekimsiz nüfus 100 bine çıkmıştır.
Yeni yapılan prefabrik hastanelerin yatak kapasiteleri depremden önceki sayının yarısına kadar düştüğü için özellikle yoğun bakım hastaları çok sıkıntı çekiyor; bu hastalar, 24 saate kadar olumsuz şartlar altında acil servislerde sedye üzerlerinde bekletiliyor. Bu da hastaların ölümüne ve kalıcı sakatlanmaların artmasına neden oluyor. Bölgeye mecburi hizmetle tayin olan sağlık çalışanları da hizmet sürelerinin bitiminde hemen bölgeden ayrılıyor. Onkoloji hastaları radyoterapi almak için halen çevre şehirlerde ki hastanelere gitmek zorunda kalıyor. Tıp fakültelerinde ki öğrenci ve asistan eğitimleri akademisyen eksikliğinden ve koşulların ağırlığından dolayı ciddi bir şekilde aksıyor.
Psikolojik sorunlar, aile içi şiddet ve bağımlılıklar artıyor
Deprem bölgesinde halen 500 bine yakın insan konteynerlerde barınıyor. Normalde afetten hemen sonra, iki – üç hafta çadırlarda, ardından konteynerlere geçilmeli, iki – üç ay sonra da nitelikli geçici barınma yerlerinde kalınmalıydı. En son geçilmesi gereken kalıcı konutların yapılması için bu kadar acele edilmeyebilir, iyi bir planlama ile sosyo kültürel yapı ve halkın öncelikleri de dikkate alınarak sağlıklı barınma alanları kurulabilirdi. 2 yıl boyunca 21 metrekare alan içinde çocuklarla ebeveynlerin bir arada oluşu, mahremiyetin olmamasına, psikolojik sorunlara, aile içi şiddetin artmasına, madde, alkol, ekran, sanal kumar bağımlılıkların artmasına neden oldu. Yapılan araştırmalar depremden sonra madde bağımlılığının çocuklar arasında yayılışının, deprem öncesine göre iki katına kadar çıktığını gösteriyor.
Rezerv alan ilanları ile depremzedelerin sağlam evlerine, zeytinliklere, çiftçilerin tarım arazilerine el koyulması, depremzedelerde ayrı bir stres ve sıkıntı yaratıyor. Halen bir çok yerde yeni rezerv alanları ilan ediliyor, bu da depremzedelerin mülklerine el konma endişesi ile yaşamalarına neden olmaktadır.
Depremzedelerin çözülemeyen sorunlarından biri de ulaşım: Bir çok yere hâlâ toplu taşıma aracı gitmediği, mevcut hatlardaki seferlerin de oldukça seyrek olması nedeniyle çocuklar dahil olmak üzere hemen her yaş grubundan insan, otostop çekiyor veya uzun mesafeleri tozlu, çamurlu yollarda yürüyerek kat etmek zorunda kalıyor.
Çocuklar yeterli ve dengeli besine ulaşamıyor
Elektrik ve internet sorunu halen çözülebilmiş değil. Sık sık elektrik kesintileri yaşanıyor, konteynerlerin alt yapısı iyi yapılmadığı için sık sık yangınlar çıkıyor.
Eğitim çok önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Bnlerce öğrenci konteyner okullarda eğitim gürüyor. Ulaşım ve beslenme sorunundan dolayı okullaşma azalıyor, bu da erken yaşta evliliklerin ve çocuk yaşta işçiliğin artmasına neden oluyor.
Beslenme sorunu da sürüyor. TTB olarak Hatay ve Adıyaman da yaptığımız iki ayrı malnütrisyon çalışmasında, bebek yaştan itibaren çocukların yeterli ve dengeli besine ulaşmadığını, hazır ambalajlı yiyecek alışkanlığının arttığını, bodurluk ve zayıflığın Avrupa ve Türkiye ortalamasının çok üstünde görüldüğünü tespit ettik.
İnşaat süreçlerinin hızlı bir şekilde başlatılması, yeterli önlem ve kontrollerin yapılmaması bir çok işçinin ölümüne neden oluyor. Yasaların, depremzedenin sağlığından ziyade sermaye yönelik çıkarılması, yeni inşaatların plansız ve programsız bir şekilde yapılması, yeni imar aflarının TBMM’ye getirilmesi bu afetten ders alınmadığını ve yeni depremlerde aynı acıların yaşanacağını gösteriyor.