PIERRE RIMBERT
Sağ gözüne taktığı monoklü, üç parçadan oluşan takım elbisesi ve kibirli görünümüyle Herman Sörgel’in pek de palyaçoya benzediğini söyleyemeyiz. Yine de bu dışa vurumcu Alman mimarın ismi, yirminci yüzyılın en çılgın enerji ve jeopolitik ütopyalarından biriyle anılıyor. 1920’li yılların sonunda kamuoyuna duyurulan plan, Cebelitarık, İstanbul ve Sicilya boğazları ile Nil Nehri üzerinde bir dizi dev hidroelektrik baraj inşa ederek Akdeniz’in kısmen kurutulmasını hedefliyordu. Bu plan, Sörgel’in büyük tasarımını yaşama geçirecekti: Avrupa’yı ve sömürgeleştirilmiş Afrika’yı “Atlantropa” adındaki tek bir coğrafi ve siyasi varlığın altında birleştirmek.
Bu fikir, mimarın aklına, 1927 yılında Akdeniz’i “buharlaşma denizi” olarak tanımlayan coğrafi bir çalışmayı okuduğu esnada geldi. Cebelitarık Boğazı, geçmişteki tektonik olaylarda olduğu gibi tıkanırsa, nehirlerin sağladığı su kurumayı telafi etmeye yetmeyecek ve deniz seviyesi hızla düşecekti. Sörgel, projesini dünyaya açıkladığı çalışmasında “İnsanın yapması gereken şey, doğanın ruhuna uygun olarak bu işi tamamlamaktır” diyor. (1) Afrika ile Avrupa’yı birleştirecek bir afet yaşanmaması durumunda, vizyon sahibi bir baraj inşa edilecekti. Ortak Deniz, her yıl için bir metre oranında buharlaştıktan sonra – bir ya da iki yüzyıl içerisinde – biri batıda olmak üzere iki havzaya bölünecekti. Birisinin seviyesi Atlantik Okyanusu’na kıyasla 100 metre alçalacaktı, diğeri ise Sicilya’nın doğusunda 100 metre daha aşağıda sabitlenecekti.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?