Önce bir saptama yapalım: AKP’nin proaktif dış politikası iflasla sonuçlandı. Bu politikanın sürdürülmesine uluslararası sistem de izin vermedi kuşkusuz ama başarısız olmasında AKP’nin uluslararası siyaseti iddia ettiği edildiğinin tersine iyi okuyamamış, Ortadoğu başta olmak üzere etkili olmaya çalıştığı bölgelerin dinamiklerini kavrayamamış olması da etkili olmuştur. Proaktif dış politika adı altında aslında yapılan; AKP zihniyetini oluşturan İslamcı, fetihçi yaklaşımların hayata geçirilmesi idi.
AKP iktidarının proaktif dış politikası, “Arap Baharı”nın başlamasıyla “değer odaklı dış politika”ya dönüştü. Bu dış politikanın mimarı olan Ahmet Davutoğlu’nun “değer odaklı dış politikası”; Yeni Osmanlıcı, İslamcı, fetihçi bir içerik taşıyordu. “Madem Soğuk Savaş bitti o zaman yeni bir jeopolitik konumlanma içinde olunmalı” diyordu Davutoğlu. Özcesi, “artık sınırlarımızı koruma politikasına takılı kalıp sınırlarımız içine hapsolmayalım, bölgeye açılalım” dediği buydu.
Geleneksel Türk Dış Politikası’ndan kopuş anlamına gelen bir çizgiye girmişti Türkiye. “Çok boyutlu, kulvarlı” politikayla, dış politikada sadece Batı’yla hareket edilemeyeceği ifade edilmiş oluyordu elbette. “Aktif pay kapma”dan ise yakın olduğu bölgelerde faaliyet gösteren diğer emperyal güçlerin yanında durarak etkili olmak anlaşılıyordu.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?