CHARLES ENDERLIN
Yılın başında Başbakan Benjamin Netanyahu’nun danışmanları, İsrail kurumlarını dönüştürme çabasının temel taşı olan yargı sistemini elden geçirmeye yönelik tartışmalı plana karşı muhalefetin eninde sonunda sönümleneceğine ve reforma karşı çıkan göstericilerin sayısının her geçen hafta azalacağına inanıyordu. Ancak yanıldılar. İsrail tarihi boyunca hiçbir zaman bu kadar çok, bu kadar kalabalık, ülke siyasetiyle bu kadar yakından ilgili ve bu kadar uzun süren protesto eylemleri görmedi. Her cumartesi akşamı yüz binlerce insan sokağa çıkıyor. Bazıları ulusal bayrağı dalgalandırıyor, bazıları ise bu durum için hazırladıkları pankartları. Hepsi “demokratia” (İbranice demokrasi) sloganı atıyor ve hep bir ağızdan hükümete şöyle sesleniyor: “Yanlış nesle denk geldiniz. Eğer eşitlik olmazsa, hükümeti devireceğiz.” Yargıçlar ve Yüksek Mahkeme’ye karşı, seçilmişlerin elindeki gücü artırmayı amaçlayan reform, İsrail demokrasisinin temellerinin herkes tarafından sorgulanmasına neden olmuş gibi görünüyor.
Halkın bir kısmındaki bu büyük uyanış, ülkenin laik elitleri tarafından yönlendiriliyor. Ancak 18 Temmuz 2018 günü Netanyahu, İsrail’i Yahudi halkının ulus devleti olarak tanımlayan yasayı Knesset’e kabul ettirdiğinde bu seçkinler duruma ayak uyduramadı. (1) Yüksek Mahkeme de Yahudi olmayan vatandaşlara karşı ayrımcılık yapan yasayı onayladı. İlk tepki ise ancak Aralık 2022’nin son haftasında yeni Netanyahu hükümetinin kurulmasının ardından, dini Siyonizm’in radikallerinin ve ırkçı haham Meir Kahane tarafından 1968’de ABD’de kurulan örgütün ideolojik mirasçılarının iktidara gelmesi üzerine geldi. (2)
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?