METİN V. BAYRAK
Hayatın hızla dijitalleştiği bir süreçteyiz. Dijitalleşme, 1950’lerde bilgisayarın hayatımıza girmesiyle başlasa da 2000’lerden itibaren gündelik yaşamda daha görünür oldu. Artık dünyayı yapay zeka şekillendirmeye başladı denebilir. Dijitalleşmede insanın bilinci nasıl şekillenecek? Topluluk halinde yaşayan türümüz bundan nasıl etkilenecek? Bu iklimde kitap hâlâ bir işleve sahip olabilecek mi?
Kitap, türümüzün tarihi referans alındığında oldukça yeni bir “icat”. Yazının yaklaşık altı bin yıllık bir tarihi var. Tarım devrimini gerçekleştiren türümüz ürettiği artı değeri dönüştürmek, kaydını tutmak adına kimi semboller üretir. Bu yeni dil, düşünceyi dondurarak aktarmayı sağlar. Kitap ile birlikte dil; öğrenme, düşünme, bilgi, kültür, birikim, üretim, yaratıcılık gibi pek çok kavram birlikte düşünülür. Kitap, yan yana geldiği bu kavramlardan örülü bir zırh kazanır. Bu zırh, yer yer kitabın ve kitap okumanın fetişleş(tiril)mesine neden olur. Oysa kitap ile yan yana getirilen bütün kavramlar kitaptan önce de vardı.
İnsanlığın ortak birikimi, yazıdan önce anonimdir ve ozanlar ile her seferinde farklı bir yorumla yeniden üretilir. Yazıdan önce ozanlardan öğrenirken, yazıdan sonra mabetlerden, devletin resmi kurumlarından, şimdi yapay zekadan (AI) öğreniyoruz. Oysa insan, yapısal yani nöronal anlamda mazide nasılsa şimdi de aynı şekilde dil aracılığıyla öğreniyor.
Kitap; eğitimin, kültürün, bilginin, düşüncenin anlatım aracı; bilgiyle ve kültürle özdeşleşmiş güçlü bir imge. Yaklaşık altı bin yıldır düşünceyi donduran yazı kullanmakta. Yazı ile bilincin grameri değişir. İnsanın düşünce yapısı da tarihi de.
Sözlü ve yazılı kültür arasındaki farklardan yola çıkan Walter J. Ong, bu soruların yanıtlarını arar. Ong, dünyasında yazı olmayan sözlü kültürler ile yazılı kültüre sahip kültürlerin bilgi kullanımı ve bilgiyi sözelleştirme yöntemleri arasındaki “zihniyet” farklarını sorunsallaştırır. Ong’a göre yazılı kültür, insanların bilgiyi depolama, erişme ve aktarma biçimlerini dönüştürür. Yazılı dil, insanların farklı coğrafyalarla, zamanlarla iletişim kurmasını, toplumlar arasında bilgi ve kültürel değerlerin paylaşılmasını olanaklı hale getirir; bu da toplumların daha karmaşık ve entegre hale gelmesini. Ancak Ong’a göre yazılı kültür, aynı zamanda kişiler arasındaki mesafeyi arttırdığı gibi topluluğun ön koşulu olan dolaysız ilişkilerin türünü de değiştirir; böylece toplum, toplumsallık yeniden tanımlanır.
Bugün kültürün ayrılmaz bir parçası olan kitap, dijitalleşen dünyanın neresinde? Bu dünyaya doğan ve adına “dijital yurttaş” dediğimiz 2000 yılından sonra doğanlara kitap ne ifade ediyor?
Opus Kitap, Çocuklar İçin Felsefe (P4C) yöntemini kullanarak çocuk kitaplarını yeniden yorumladı. P4C yaklaşımıyla geliştirilen “etkileşimli kitaplar”, okurun hikâyenin etrafında şekillenen dünyayla da bağ kurmasına olanak sağlayan dinamik bir platform olarak tasarlandı. Etkileşimli kitaplarla okurlar, sadece metinleri okumakla kalmıyor, aynı zamanda içerikleri üzerinde düşünüyor, tartışıyor. Hikâyeyi okuyan başka kişilerin hikayeye ilişkin yorumlarını da görebiliyor. Böylece bu kitaplarda, farklı yaş ve meslek gruplarından olan okuyucuların seslerini de duyabiliyor. Etkileşimli kitaplar, felsefi düşünmeyi sadece bir öğrenme aracı olarak değil, aynı zamanda bir diyalog ve etkileşim aracı olarak da kullanmayı amaçlayan bir yaklaşımı yansıtıyor.
Etkileşimli kitap, dinamik bir sarmaldır. Hikaye, okurun bir tür merceğine dönüşür. Okur, o mercekten bakar dünyaya. O dünya, okur için yeniden canlanır, renklenir. Hikâye, okurun kendini, dünyayı ilişkilerini ve kuşkusuz hayatı anlama yolculuğuna rehberlik eder, deyim yerindeyse bu anlama yolculuğunu kolaylaştırır.
Etkileşimli kitaplar, okuru bir hikâye ile karşılıyor. Kitaplarda farklı yaşlarda on ayrı kişinin kitap hakkında yorumları yer alıyor. Böylece, kitap hakkında herkes gibi okurun da kanaatini ifade edebilmesi amaçlanıyor. Okur, kitap hakkında konuşmaya teşvik ediliyor, deyim yerindeyse okuru cesaretlendiriliyor. Kitaplarda ayrıca P4C ya da çocuklar için felsefe yaklaşımına dayalı kavramsal soruşturma kılavuzu da bulunuyor.
Etkileşimli kitaplar, günümüzde bireyselleşmenin gittikçe derinleşmesi ile kişiler arasında kurulan bağa duyulan ihtiyacı görerek tasarlanıyor. İlişkide her bir kişi kendi dünyasıyla var olur. Bu da hakikate giden yolculuğun yakıtı olan diyalektiğe can verir. Dijitalleşen dünyayla birlikte geniş kitleler, konuşmaktan, okumaktan çok artık daha çok izler konumdalar. Kitap, bilginin aktarım aracı olarak bir tür bellek, bellek olduğu kadar da kültürün üretildiği önemli araçlardan. Etkileşimli kitaplar, kişinin kendi kendiyle, akranlarıyla ve kuşaklar arası iletişime olanak sağlıyor; bunu da felsefe gibi kadim bir geleneğin birikimine yaslanarak yapıyor.
Sözlü kültür, standardize değil ama etkileşime açık, sürpriz, yaratıcı; yazılı kültür ise standart. Etkileşimli kitaplar, bu ikisinin ara formu olarak da düşünülebilir. Grek mitolojisinde Thyke, talihin olduğu gibi aynı zamanda okumanın da tanrıçasıdır. Çünkü öğrenme, bir yolculuk, yolculuksa doğası gereği sürprizlere içkin, bu nedenle nereye olursa olsun yolculuk heyecan verici çünkü yeni karşılaşmalara gebe, her karşılaşma da diyalektik imkânı. Öğrenerek özgürleşme yolculuğumuzda nice karşılaşmalara…