PINAR TÜRENÇ
Yok yok, yanlış anlaşılmasın…
Başlıktaki bu sözler, daha doğrusu bir iç hesaplaşmayı ortaya koyan bu değerlendirme, AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’a ait değil.
Evet bir yerel seçim geçirdik ülke olarak. Kuşkusuz analizini yapıp, sonucu ortaya koyanların başında, kaybeden taraf gelmeli.
Ne var ki yukarıdaki başlığa koyduğumuz o sözler kaybeden lidere ait değil.
Günümüzden tam 94 yıl önce, ilk kez kadınların da seçme ve seçilme hakkına sahip oldukları 1930 yılı mahalli idareler seçimi sonucunda, Atatürk’ün İsmet İnönü’ye söylediği sözlerdi bunlar:
“İyi oldu. Memnun ol. Durumu anlamış olduk. Görüyoruz ki halkı memnun edememişiz.”
Tek partili dönemden çok partili döneme geçiş çabalarının sergilendiği 1930 Türkiye’sinin liderleri, Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) ile Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın (SCF) yarışması için sistemi, kontrollü bir yeni seçim kuralları ile hazırlamışlardı. CHF den memnun olmayan halkın bir kesimi de tüm vali, kaymakam, devlet memurlarına rağmen SCF ye yönelerek oy kullanmışlardı. 502 seçim bölgesinden 24’ünde halk, SCF’ye yönelmişti.
94 yıl önceki bu ilk deneyim sonucunda, İnönü’nün üzüntüsünü gören Cumhurbaşkanı, öz eleştirisini şöyle yapıyordu:
“İyi oldu. Demek ki tüm halkı memnun edememişiz”
Tabi, bu değerlendirmeyi yapan, büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’dü.
94 yıl sonra gelen seçim zaferi
Aslında, CHP 1977 yılı seçiminde de zafer kazanmıştı. 47 yıl öncede kalan o zaferin üstünden kuşkusuz çok sular aktı. İki binli yılların son 22 yılında, kesintisiz iktidar olan AKP için 31 mart 2024 yerel seçimleri “6 şiddetinde deprem gibi hissedildi” dersek abartmış olmayız.
Konfüçyus’un sözlerini hatırlamadan edemedik bu satırların arasında:
“Sizi 2 defadan fazla üzene güvenmeyin. İlk seferinde bu senin için uyarıdır. İkincisi de derstir. Size gerçekten değer veren insanları ayırt edin.”
Konfüçyus böyle demişse de Türk seçmeni 22 yılda defalarca gittiği sandıkların sonuncusunda, üzüldüğünü, çıkmazda olduğunu anlamış olmalı ki yerel yöneticilerini seçerken, iktidar partisine bir ders vermeyi yeğledi.
Oysa, genel seçimlerin üzerinden daha on buçuk ay geçmişti. “Başkan”larına, yüzde 52 oranında güven oyu verip, beklemeye başlamışlardı.
Ne var ki, aradan geçen sürede giderek yoksullaştıklarını, bu durumun pek de umura alınmadığını, iktidarın gücünü perçinlediğini düşünen, şatafatlı düzenden vazgeçilmediğini gören büyük orandaki seçmen, sandıkta yarattığı deprem etkisiyle, ana muhalefet Partisini yerelde iktidar yapmaktan kaçınmadı.
Kıyıların partisi diye küçümsenen CHP’nin tüm bölgelerde azımsanmayacak oranda yerel iktidarların sahibi yapılması, aslında halkın iktidara kırmızı ışık yakarak, “DUR ARTIK” demesiydi.
Oysa 22 yıllık iktidar, dolu dizgin yeni adımları atmaya hazırlık yapıyordu.
Aklındaki her tür politikasını, 1 Nisan’dan sonra sümen altından çıkarıp Meclis’e getirecekti, kuşkusuz. Yeni Anayasa değişikliği taslağı da hazırdı.
“Ben ne istersem o olacak.” anlayışına set çeken 31 Mart sandık sonucu, şimdilik gidişatı frenize edeceğe benziyor.
Daha doğrusu böyle değerlendirenler, azımsanmayacak kadar çok, şimdilik.
Ne var ki sandığı sallayan 16 milyon emekli ve geleceğinden mutsuz, umutsuz milyonlarca genç seçmen hâlâ o sandıkları gözlemeye devam ediyor.
Her ne kadar on buçuk ay önce genelde yetkiyi alan iktidar, “Biz bitti demeden bu iş bitmez” diyorsa da boş tencerenin sandığı salladığı tespitini sadece rahmetli Demirel yapmıyor. İlk kez o dillendirse de milyonlarca emekli, genç, işsiz, kadın, eğitimci, gece yarısı et kuyruğuna giren işçi, memur, köşe başlarında elindeki boş tenceresiyle aportta beklemeye devam ediyor.
Sadece tencerenin dolmasını değil, umutlarının da yerine getirilmesini bekleyen milyonlar köşe başından ayrılmaya niyetli değil. Hizmet, şeffaflık, denetlenebilir yönetim anlayışı, çocuklarının molla eğitiminde değil çağdaş eğitim anlayışıyla yarınlara hazırlanmasını bekliyorlar. Saray debdebeleriyle, ıstakoz masalarının başında, Rolex saat ve milyonluk bileziklerle hava atılmasını değil, sokuldukları şişe ağzından bir an önce çıkmayı gözledikleri de kesin.
Sandığın bir mesajının da Atatürk’ün yolundan ayrılınmaması olduğu da apaçık ortada.
Ah keşke, 94 yıl öncesinde olduğu gibi, büyük devlet adamı Atatürk’ün öz eleştirisini yapabilse şimdiki siyasetçiler.
“Durumu anlamış olduk. Görüyoruz ki, halkı memnun edememişiz.”
İlk kez 22 yıl sonra tarihi kayıp yaşayan siyasi anlayış için de , bu öz eleştirinin önemi çok büyük.
Tarihin sayfalarında dolaşırken, bu gerçek yol gösterici olsa gerek.