PHILIPPE DESCAMPS
Tam anlamıyla bir gösteri olan yaz olimpiyatları, medyanın hiçbir çatlak ses çıkmadan şekillendirdiği kolektif hayal gücünde benzersiz bir yere sahip. Ancak bu ihtişam pompalaması bile yerine getirilmeyen vaatleri gizlemeye yetmiyor: Para olgusu hiçbir disiplinde amatörlük ruhuna izin vermiyor; antik çağdaki “olimpiyat ateşkesi” yerine coğrafyaya göre değişen yaptırımlar uygulanıyor (Rusya’ya uygulanan İsrail’e uygulanmıyor); devletler üstü bir organ olan Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) pek de şeffaf olmadığı ortaya çıkıyor; geçici ekonomik faydalar için devasa kamu harcamaları yapılıyor; güvenlik adına dayatılan kısıtlamalar özgürlükleri ezip geçiyor; yorumcuların şovenist haykırışları halklar arasındaki her türlü kardeşlik ruhunu yerle yeksan ediyor…
Peki ya sporun kendisi açısından bakıldığında? Oyunların fiziksel aktivite lehine verimli bir döngüyü tetiklemesi gerekmez mi? Olimpiyatların nitelikli sporcular için özel, eşsiz bir anı temsil ettiğine şüphe yok. Hatta en üst seviyeye ulaşmak için gösterdikleri çaba saygı uyandıracak cinsten. Kazanılan her madalya onlara bir kazanç sağlayacağından zaferden duydukları sevincin sahte olduğu da söylenemez. Rekabetin şiddetlenmesinin insanı her türlü aşırılığa ittiği göz önüne alındığında söz konusu sporcuların iyi örnek teşkil ettikleri söylenebilir mi? Büyük uluslararası spor etkinlikleri hem spor coşkusu hem de kamu yararına olumlu etkiler yaratabiliyor mu?
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?