ERIK KENNES ve NINA WILÉN
On yıllardır süren diplomatik faaliyetler ve uzun bir dizi ulusal ve bölgesel anlaşma, 1997 yılında Devlet Başkanı Joseph Mobutu Sese Soko’nun devrilmesiyle başlayan ve zaman içinde büyümeye devam eden çatışmayı sona erdirmeyi başaramadı. Çeyrek asır sonra bile, Afrika kıtasının kalbinde yer alan dev bir ülke olan Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DKC), dış müdahaleleri önleme, siyasi istikrarı sağlama ya da doğudaki katliam ve şiddet mağduru halkın çilesine son verme konusunda yetersiz kalmaya devam ediyor.
İlk olarak 24 Şubat 2013 tarihinde Güney Afrika, Angola, Burundi, Kongo, Uganda, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ruanda, Güney Sudan, Tanzanya ve Zambiya olmak üzere on bir devlet tarafından imzalanan ve 2014 yılında Kenya ve Sudan’ın da katılımıyla Addis Ababa (Etiyopya) Çerçeve Anlaşması olarak bilinen Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Bölgesi İçin Barış, Güvenlik ve İşbirliği Uyum Sözleşmesi, Afrika Büyük Göller bölgesi için siyasi ve diplomatik bir mihenk taşı olmaya devam ediyor. Afrika Birliği, Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC), Birleşmiş Milletler (BM) ve Uluslararası Büyük Göller Bölgesi Konferansı (ICGLR) tarafından desteklenen bu uluslararası anlaşma, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin doğusunu kasıp kavuran çatışmaların temel nedenlerini ele alıyor, çatışmalara dahil ya da ilişkili olan tüm devletlerden küresel bir taahhüt talep ediyor ve kalıcı bir çözüm oluşturmayı amaçlıyor. Ancak gerçekte bu hükümler esas olarak sadece Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni bağlıyor ve güvenlik reformu, devlet otoritesinin sağlamlaştırılması, yönetimin yerelleştirilmesi ve ekonomik kalkınma gibi adımlar genel nitelikte kalıyor.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?