CHARLOTTE WIEDEMANN
Gazeteci, yazar. Son kitabı: Den Schmerz der Anderen begreifen.
Holocaust und Weltgedächtnis, Berlin, Propyläen, 2022.
ÇEVİRİ: YAVER ZEYTİNOĞLU
22 yıl boyunca bir hapishane hücresinin kapkara duvarlarına bakan Denis Goldberg, kendisini Afrika resimlerinin renkleriyle kuşatmıştı. Yaşamı, zevkleri ve arzuları yansıtan resimler artık “Umut Evi”nde görülebilir. Cape Town’ın eteklerindeki bu sade ve işlevsel bina, ırk ayrımcılığına karşı savaşmış en ünlü Yahudi’nin mirası. Çocuklar burada resim yapıyor ve tiyatro eserlerini sahneye koyuyor. Goldberg’in küllerinin serpildiği bahçede kuşlar uçuşuyor. Burası huzurlu bir yer ancak geçmişin huzur bulabileceği bir cennet değil. Apartehid’in sona ermesinden 30 yıl sonra, çocukların geldiği varoş denizinin çatıları, Cape Town’ın engebeli arazisine isyankâr bir ıssızlıkla yayılıyor. Goldberg’in mirasının ortaya çıkardığı sorular; bir kararı neyin etik kıldığına, yaşamın değerine ve Yahudi olmanın ne anlama geldiğine dair yorumlar hakkındaki sorular hâlâ çok güncel.
Güney Afrika’ya göç eden çoğu Yahudi gibi Goldberg’in ataları da Çarlık dönemi Litvanya’sındaki pogromlar ve yoksulluktan kaçan insanlardı. Yarım yüzyıl sonra, her insanın ten rengi veya kökeni ne olursa olsun eşit saygıyı hak ettiğine inanan Goldberg, Afrika Ulusal Kongresi’ni (ANC) desteklemeye başladı ve silahlı kanadına katıldı. Nelson Mandela ile birlikte birkaç kez ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Goldberg, Mandela’nın hapsedildiği Robben Adası’na değil, Pretoria’daki beyazlara özel bir cezaevine gönderildi. Apartheid, can düşmanları arasında bile ayrımcılık uygulamıştı.
Direnenleri savunan da Mandela’yı mahkum ettiren de Yahudiydi
Umut Evi’nin duvarlarında asılı olan bir plakette şöyle yazıyor: “O bir Mensch’ti”. Bu ifade, başkaları için mücadele ederek insanlık gösteren kişiler için kullanılan bir Yidiş deyiminden geliyor. O dönemde Güney Afrika’da yaşayan 120 bin Yahudi’den sadece küçük bir azınlık bu tehlikeli yolu seçmişti. Afrika Ulusal Kongresi’ndeki (ANC) beyazlar arasında Yahudilerin sayısı oldukça fazla olmasına karşın tersine bir durumda söz konusuydu. Çoğu, kendilerine avantaj sağlayan ırk yasalarının arkasına sığınıyor ve antisemitizmi teşvik edebileceği korkusuyla aralarından çıkan özgürlük savaşçılarıyla temastan kaçınıyordu.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?