FAHRİ ÖZDEMİR
Ernesto Che Guevara Küba’nın dağlarında dostlarına o şiiri okurken, dünyanın başka bir ucunda büyük Şair Pablo Neruda da sevgilisi Matilda’ya yine o şiiri okuyordu!.. Cezayirlilerin yüreğinde, ülkemde idama giden genç bedenlerin cebindeydi yine o şiir!.. “ÖZGÜRLÜK”
Şöyle diyor Paul Eluard “Özgürlük” şiiri için: “Özgürlük adlı şiirimden söz etmek isterim. Bu şiiri 1941 yazında yazdım. Şu ilk kıtaları:
“Okul defterlerime
Sırama, ağaçlara
Kumlara, karlara
Yazdım adını
(…)
Yıldızlı resimlere
Askerin silahlarına
Taçlarına kralların
Yazdım adını
Yazarken, sonuç olarak, sevdiğim ve bu şiiri adadığım kadının adını açıklamayı tasarlıyordum. Ama kafamda ‘özgürlük’ sözcüğünden başka bir sözcük bulunmadığının hemen ayrımına vardım.
Ve bir sözcüğün gücüyle
Başlıyorum tekrar yaşama
Seni tanımak için doğdum ben
Seni adlandırmak için
– özgürlük –
Böylece sevdiğim kadın kendisinden daha büyük bir isteğin simgesi oluyordu. Onu en yüce esinimle karıştırıyordum. Ve bu sözcük, özgürlük sözcüğü, bütün şiirde, çok basit, çok güncel, çok ciddi bir isteği, işgalciden kurtulmak isteğini ölümsüzleştirmeyi amaçlıyordu. Özgürlük düşüncesi, bu vazgeçilmez düşünce, bir sınırsız ülküdür ve onun yolu üzerinde, her attığımız adım bir kurtuluş olmalıdır. Oysa, bir şeyden ancak aynı anda kurtulabiliriz. Kurtuluş düşüncesi, ilerlemeyle, alın yazısına karşı eksiksiz özgürlüğe, bu düşe doğru sürekli ilerlemeyle özdeşleşmektedir.
Demek ki şiir araçlardan çok amacı, oktan çok hedefi göstermekten hoşlanır. Bir şiir yürüyüşü güzelleştirip ufku geriletmek zorundadır. İnsanın çabasıyla yeni bir ufuk doğar, daha aydınlık, daha saf bir ufuk, tıpkı suyun süzgeçlerden geçerek arılaşması gibi…” (1)
Belki de bundandır gerçek şairin ‘esinlenenden çok esinleyen kişi’ olması.
Tıpkı ünlü Yunan şair Yannis Ritsos’un aşağıdaki dizeleri gibi:
“(…)
Şiire, aşka ve ölüme inanıyorum, diyor,
İşte bu yüzden ölümsüzlüğe de inanıyorum.
Bir dize yazıyorum, dünyayı yazıyorum; ben varım; dünya var. (…)” (2)
Eluard’ın eserlerinde o kadar naif bir dil vardır ki onun yanında en ciddi şeyler bile görkemli, çocuksu bir hafifliğe bürünür. Aşka ve sevgiye inanır o. En büyük silahıdır aşk ve sevgi. İşte bundandır zalimlere karşı oluşu, ezenden değil ezilenden yana oluşu.
Olayların baskısı altında, insanlara duyduğu sevgi ve güvene dayanan bir siyasal görüşün de etkisiyle Eluard, yalnızlıktan birlikteliğe, bireysel ve kapalı bir duygudan ortak ve çoğul bir umuda dönüşün şairidir. Başka bir deyimle “ben”i “biz” yapan büyük kitlelerin sessiz çığlığıdır o.
Tıpkı “Karartma” şiirinde dediği gibi:
“Kapılar tutulmuş neylersin
Neylersin içerde kalmışız
Yollar kesilmiş
Şehir yenilmiş neylersin
Açlıktır başlamış
Elde silah kalmamış neylersin
Neylersin karanlık bastırmış
Sevişmezsin de neylersin…” (3)
Savaş, aşk, evlilik, çocuk ve edebiyat dünyasının yoğun ilişkileri Eluard’ı çabuk olgunlaştırdı. Fransız edebiyatını ve giderek dünya edebiyatını derinden etkileyen Gerçeküstücülük hareketinin içinde etkin ve önemli bir yer tuttu.
Gerçeküstücülüğün bayrağını dalgalandırırken ki sözleri bunun kanıtıdır: “Gerçeküstücülük düşüncenin herkese vergi olduğunu göstermeye çalışıyor; bunun için, eşitsizliğe, alçaklığa ve hilekârlığa dayanan saçma bir anlayışa hizmet etmeye yanaşmıyor… Bir sözcük var ki coşturuyor beni, duyunca ürpermeler geçiriyorum; büyük bir umuttur o, umutların en büyüğüdür, yıkıcı güçleri ve insanları ezen ölümü yenmenin umududur: Bu sözcük, ‘kardeşleşme’dir…” (4)
“Şiiri yaşam, yaşamı şiir” olan şairler topluluğunun en belirgin örneklerinden biridir o. Çünkü şiir onlar için hem amaç hem araçtır; bu çözümsüzlüğün, bu ikilemin huzursuzluğuna adamışlardır hayatlarını.
O aynı zamanda, eserlerinde edebi ve siyasal görüşlerine sonuna kadar bağlı kalmış ama büyük bir aşk şairi olmasını da bilmiş, çağımızın mütevazi bir düşünürüdür de. Çünkü ona göre dünyanın bir şiirsel gerçeği vardır. Bunun farkında olmayan, bunu yakalayamayan şairin karşılığı yoktur. Bu durumdaki bir şair “soyutlama, karmaşa, biçimsiz düşler ve saçma inançlardan başka bir şey yaratamaz.” (5)
Barışa, özgürlüğe, günlük ekmeğin insanca paylaşılmasına yakılmış bir türküdür Eluard’ın şiiri. “Başkalarının yaşamına, ortak yaşama” katılmak için “tek insanın ufkundan herkesin ufkuna” atılmış bir köprüdür. Her şey durudur onun şiirinde. Güler yüzlü, ışıklıdır; günlük güneşliktir onun şiirinde dünya. Sevgiyle boyanmış bir gökkuşağının rengidir. Bu şiirin en umarsız, en kırılgan yerlerinden bile bir güven çizgisi, bir umut ipliği geçer.
Fransız şiirinin belki de en sıcak sesidir Eluard’ın şiiri. Bir soyutlama şiiri değildir bu. Ne iç gerçeği arar ne doğaüstü gerçeği. Ne yüksek perdeden konuşur ne de görkemli işçiliklere, biçim ustalıklarına yaslanır. Söyleyeceğini en etkili biçimde duyurabilecek en dolambaçsız, yalın dili, ta Ronsard’dan, Du Bellay’den Apollinaire’e ulaşan şiir dilinin kişisel bir yorumunu bulmuştur. Yalın, duru, yumuşak, aydınlık, sınırları belirgin, anlamları hiçbir kaypaklık, grilik taşımayan sözcüklerden kurulmuş, nefes alıp verir gibi doğal, bir kuşun uçması, bir yaprağın düşmesi, iki elin birbirini kavraması gibi kendiliğinden doğan bir şiirdir onun şiiri.
Tıpkı “Son Nefes” şiirinde dediği gibi.
“Bir okla ölür bir kuş
Ve senin çökmüş omuzlarına
Ölü bir ışık huzmesi takılır
Yıllar ne ki günlere göre
Aşkın karşısında bir hiçtir hayat
Ama bir de öpüşe değersin
Acaba denemeli mi
Bu işte beni kışkırtan
Ve bu şeffaf örtünün altında parlıyor her şey
Seni özgürleştiren ve de beni bekleyen” (6)
Ne demişti Pablo Neruda, Paul Eluard için: “Fransa kalesi, arkadaşım!.. Kapanmış gözlerine eğiliyorum. O gözler bana bundan böyle de ışık tutacaklar; büyüklüğü, sadeliği, doğruluğu, iyiliği ve dürüstlüğü gösterecekler. Çünkü bütün bunları sen diktin dünyamıza…”
Eluard’ın hem şiiri hem de kişiliği insanlık tarihine dikilmiş bir anıt değil, gelecekteki susuzluğumuzu giderecek çok değerli bir çağlayandır.
Bu çağlayandan “özgürlük” coşkusunu içenlere bin selam olsun…
(1) 17 Ocak 1952 günü “Sociétés Savantes”ın salonunda verilen ve “la Nouvelle Critique”in Nisan 1952 sayısında yayımlanan konferansın metninden alınmıştır.
(2) “Dünya Şiirinden Seçme Aşk Şiirleri” / Yayıma Hazırlayan: Cevat Çapan. Adam Yayınları, İstanbul, 1995.
(3) “Fransızca’dan Türkçeye, Türkçe’den Fransızca’ya Şiirler” Türkçesi: Sabahattin Eyüboğlu, Çan Yayınları, İstanbul, 1967.
(4) “La Poesle Françalae” s. 342-362, G. Emmanuel Clancier,
(5) “Paul Eluard, Bütün Eserlerinden Seçmeler”, Eray Canberk, s. 23, Kavram Yayınları, 1995, İstanbul
(6) “Aşk Şiirleri” / Paul Eluard / Türkçesi: Fahri Özdemir / Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2006.