AYKUT KÜÇÜKKAYA
12 Eylül 1980 askeri darbesi solun üzerinden silindir gibi geçti… Bugün yaşadığımız Türkiye, 45 yıl önce o günlerde örülmeye başlandı…
Turgut Özal, Anavatan Partisi’yle iktidara geldiğinde yıl 1983’tü… Yollar, köprüler yapıyordu… Otomobilde sürücü koltuğuna geçip hız yapıyor, Türkiye bir başka döneme koşuyordu. Bir yanda cemaatler, diğer yanda cemaatleri büyütecek yeşil sermaye onunla birlikte palazlanmaya başlamıştı…
Hedefinde bir kent vardı!.. Askeri cunta 12 Eylül’de solun üzerinden nasıl silindir gibi geçip ezdiyse O’da Türkiye’nin ilk vilayetinin; 67 plaka numarasıyla o yıllardaki son vilayetinin üzerinden silindir gibi geçmek istiyordu. “Emeğin başkentini”; Zonguldak’ı ezmek istiyordu…
Ünlü işadamları projeler üretiyor, kömür madenlerini kapatıp somon çiftlikleri üzerinden kentte balıkçılık yapılması tartışılıyordu. Cumhurbaşkanı olmuş, Çankaya’ya oturmuştu. 1990’a gelindiğinde işler hiç O’nun istediği gibi gitmiyordu. 50 bin maden işçisi greve çıkıyor, 1991’in ilk günlerinde aileleriyle, yüzbini aşkın insan Büyük Ankara Yürüyüşü’nü başlatıyordu.
Ezilmek istenen, iktidarın hor gördüğü bir kent işçisiyle, kadınıyla, çocuğuyla ayaklanıyor; Eskiçağa’dan madenlerine geri dönüyor; haklı mücadelesini kazanıyordu. Kazanıyordu kazanmasına ama O’nun adına hep bu topraklarda ölüm düşüyordu. Kozlu’da, Armutçuk’ta, Gelik’te, Karadon’da Zonguldak’ın derin toprakları maden işçisinin mezarı oluyordu. Almanya’daki taş kömürü ocaklarında grizu patlamasıyla işçi ölmezken; Karaelmas’ta yüzlerce maden işçisi “fıtratında var” denilerek ekmek parası uğruna toprağa düşüyordu.
3 Mart 1992’de Kozlu İncirharmanı’nda patlayan grizu 263 maden işçisini öldürdü. Hesap sorulmadı!.. Kozlu’nun hesabı sorulmadığı için grizu bu kez 13 Mayıs 2014’te Soma’da tam 301 maden işçisini hayattan kopardı. Maden işçilerini ölüme gönderen zihniyete hesap sormak için ailelerle hukuk mücadelesi veren avukat Can Atalay cezaevine atılırken suçlular ellerini kollarını sallayarak volta atıyordu…
1990’larda 50 bin işçinin çalıştığı Zonguldak havzasında şimdilerde 8 bin işçi çalışıyor. O işçilerden 43’ü iki yıl önce Kozlu’nun, Soma’nın hesabı sorulmadığı için 14 Ekim 2022’de Amasra’nın derin topraklarında öldü. 20 Ocak 2025 günü Bartın Adliyesi’nde Amasra’daki davanın 11. duruşması görülecek… Savcı mütalaayı verdi, karar çıkabilir… Geçen ay davanın onuncu duruşmasını izlerken şu notu düşmüşüm:
“43 maden işçisinin yaşamını yitirdiği Amasra’da 10. duruşma Bartın Adliyesi’nde görülüyor. Faciadan önce:
– Havalandırma ana aspiratörü yetersiz denilmiş, değişmemiş…
– Havalandırma pervanesi değiştirilsin denilmiş, değişmemiş…
– Grizuya neden olan metan gazını ölçen sensörlerin konumlandırılması, çalışma sistemi düzgün yapılmamış…
– Denetimler, önlemler yetersiz…
Üretim durdurulmasın diye diye “grizu patlaması” göz göre gelmiş; 43 maden işçisi göz göre göre ölmüş… Amasra’daki facia bir maden kazası değil; bir KATLİAM!..”
Savcılık mütalaasında da “gerekli önlemler alınmadan ve eksiklikler giderilmeden kömür üretim faaliyetine devam edilmesinin yüksek risk oluşturduğunun bilinmesine ve bu durumun geri dönülmez sonuçlara yol açabileceğini öngörebilmelerine rağmen tutuklu sanıkların yüksek risk içeren faaliyetlerini uzun süre devam ettirdikleri; ‘olası kastla öldürme’ suçunun unsurlarının oluştuğunun görüldüğü” yazacaktı!..
Madencilik dünyanın en zor mesleği!.. Dünya bunu böyle kabul ediyor. Yıllarca Essen’de çalışan Zonguldaklı maden işçileri orada her şey kuralına, bilime göre yapıldığı; en değerli şey insan hayatı olduğu için hem alınterinin hakkını alıyor hem de hayatta kalıyor. Sonra Devrek’in, Bartın’ın, Çaycuma’nın köylerinde emekliliğin keyfini sürüyor; torun büyütüyor. Essenli o işçinin aynı köyden komşusunun payına ise Amasra ocaklarında ölüm düşüyor. Başlıkta da yazdığım gibi, “hesap sormazsan, hesap sorulmazsa ÖLÜRSÜN!.. Kozlu, Soma milat olmadı, Amasra milat olsun, hesap sorulsun!..