REMZİ ÇETİN
Suriye’de 54 yıllık Esad ve 63 yıllık Baas rejiminin çökmesi, Orta Doğu’da dengeleri değiştirdi. Türkiye, bu yeni konjonktürde ön planda olan bölgesel bir güç olarak karşımıza çıkıyor. Bölgedeki yeni durumun, Türkiye’ye birçok fırsat kapısı açmasının yanı sıra, yeni ve öngörülemez sınamaları da beraberinde getirme riski de bulunmaktadır. Bu noktada, 7 Ekim 2023’ün ardından yaşanan birkaç gelişmeyi hatırlamakta fayda var. Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı saldırılar neticesinde, söz konusu çatışma sadece Gazze’ye değil; Lübnan’a da sirayet etmiş ve birçok uzman ve saha analisti, çatışmanın Suriye ve İran’a da ulaşabileceği yönünde ileri yorumlarda bulunmuşlardır. İran’ın Arap Baharı sürecinden sonra, vekilleri ile yönettiği strateji darbe yemiştir. Tahran’ın, Suriye’nin kuzeyi ile Lübnan’ın güneyi ve Yemen’de yürüttüğü Vekâlet Savaşları, bölgedeki çatışma ya da çatışmasızlık haline yön veren önemli bir unsurdu; ancak Esad rejiminin düşmesi, onlarca yıl desteklediği bu rejimle iletişimi kopan Tahran’ı yeni bir stratejiye iteceğe benziyor. Molla rejimi, yürüttüğü bu vekâlet savaşlarıyla, uluslararası toplumun baskısını da bertaraf edebilme yeteneğine sahipti; ancak Şam rejiminin bu kadar hızlı çözülüşü, İran’ın İsrail’le mücadele edebilme politikasının – en azından bu süreçte – hızını kesti.
İsrail’in kazanımları: Netanyahu’nun eli daha rahat
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?