HİLAL KÖSE
İktidarın muhalefeti sindirme aracı olarak istediği zaman düğmeye bastığı Gezi soruşturmaları yıllardır Türkiye’nin gündeminde. “Bu kadar da olmaz” tabirinin anlamını yitirdiği siyasallaşmış yargı krizi, gün be gün ülkenin hukuk ve adalet sistemini yozlaştırıyor. Bu süreçte en çok hırpalanan isim kuşkusuz Osman Kavala oldu… Kavala’nın Kafkaesk davası, Prof. Ayşe Buğra ve Asena Günal’ın derlediği “Bir Dava Hikayesi Osman Kavala’nın Yedi Yılı” adlı kitapta bütün yönleriyle ele alınıyor. “Adalete inanmanın etik bir davranış olduğunu düşünüyorum” diyen Kavala, yeni kitap vesilesiyle sorularımızı yanıtladı.
Tutuklanmanızın üzerinden tam 2 bin 638 gün geçti… Eşiniz Ayşe Buğra, bu zorlu süreci kitaba dönüştürdü. Cezaevinde geçen yedi yılınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Davayla başlayalım. Farklı şekilde anlatılacak iki safhası olduğunu düşünüyorum. 2017 yılında tutuklanmamda, yargıda ve emniyette Gülenci yapılanmanın etkin olduğu dönemde benimle ve Gezi protestolarıyla ilgili olarak hazırlanmış, Gezi protestolarını Arap Baharı ile ilişkilendiren ve George Soros’a bağlayan ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da siyasi iktidarca benimsenen kurgu belirleyici olmuştu. AİHM, 2019 yılında, bu tutuklamayla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. Maddesi’nin ihlal edildiği kararını verirken yargının siyasi etki altında kaldığı tespitini yapmıştı. Dava boyunca hukuksuz tutukluluğum devam etti, ancak siyasi etkiye rağmen, sorunları olmakla beraber sahici bir yargılama sürece gerçekleşti, dava beraat kararıyla sonuçlandı.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?