ÖZLEM ÖZDEMİR
Gazeteci, araştırmacı yazar ve belgesel yapımcısı.
“Efendiler, millet önünde, onun hak ettiği bağımsızlığın önünde, onun layık olduğu gelişme ve yenileme arzusu önünde, her kuvvet ancak milletin irade ve amaçlarına uymak şartıyla yaşayabilir. Milletin irade ve amaçlarına uymayanların talihi hüsrandır, çökmedir.”
Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1934.
Bizim tarihimiz, 19. yüzyıldan itibaren seçim ve sandık üzerine yazılıdır. İlk Meclis 1877’de kurulur ve Cumhuriyet’e dek çeşitli aralıklarla kapanıp açılsa da varlığını sürdürür. Meclisi Mebusan’ın üyeleri tamamen seçimle göreve gelir.
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı yenilir, Anadolu işgal edilir. Mustafa Kemal’in liderliğinde başlayan Milli Mücadele, Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararlarla Misakı Milli’yi doğurur. “Milli Yemin” anlamına gelen bu beyannamede bugünkü sınırlarımız çizilir, vatanın bağımsız bütünlüğü vurgulanır. Misakı Milli, son Osmanlı Meclisi’nde kabul edilir. Burada şu detay önemlidir: Mustafa Kemal, 1919’da Erzurum milletvekili seçilir ancak Anadolu’daki mücadeleyi sürdürmek için İstanbul’a gitmez.
16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali üzerine Osmanlı Meclisi kendini fesheder. Bazı vekillerin ziyaret ettiği Padişah Vahdettin, Boğaz’daki İngiliz donanmasını göstererek şöyle der: “Bir millet var koyun sürüsü, ona bir çoban gerek, o da benim…”
Bu gelişmeler üzerine Mustafa Kemal, 19 Mart 1920’de Anadolu’ya bir genelge yollar ve Ankara’da olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin toplanmasını ister. Genelgede yer alan maddelere göre seçimlerde herkes aday olabilir, seçimler gizli oy ve salt çoğunlukla yapılacaktır. Böylece demokrasi ve seçim ilkesi Kurtuluş Savaşı’nın temel unsuru haline gelir.
23 Nisan 1920’de ilk Millet Meclisi açılır. Bu Meclis, padişahın yetkilerinden bağımsız, halk iradesine dayanır. Kurtuluş Savaşı tamamen Meclis’te alınan kararlarla yürütülür. Bu Atatürk’ün demokrasiye verdiği değerin göstergesidir.
Mustafa Kemal Paşa’ya Başkomutanlık yetkisi oybirliğiyle Meclis tarafından verilir. Mebuslar Meclisinden Millet Meclisine bu isim değişikliği bile her şeyi özetler.
İlk bayram kutlamalarını bizzat Atatürk üstlendi
23 Nisan’ın bayram olarak kutlanmaya başlanması, TBMM’nin açılışından kısa bir süre sonra gerçekleşir. İlk olarak 1921 yılında çıkarılan kanunla “Hakimiyeti Milliye Bayramı” adı altında kutlanır. Saltanatın kaldırıldığı 1922’den sonra adı “Milli Hakimiyet Bayramı” olur ve etkinliklere çocuklar da katılmaya başlar.
1923’ten itibaren Himayei Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu), Mustafa Kemal’in desteğiyle çocuklar yararına etkinlikler düzenlemeye başlar. Çünkü bu bayramın asıl amacı, savaşta öksüz ve yetim kalan çocukların bakımı için kaynak sağlamak ve de bir günlüğüne bile olsa yüzlerini güldürmektir… 1924 yılında gazeteler bugünü “Yavruların Rozet Bayramı” olarak duyurur. Latife Hanım’ın katılımıyla kutlamalar daha geniş kitlelere ulaşır.
1925 yılından itibaren 23 Nisan “Himayei Etfal Günü” olarak anılmaya başlar ve bu tarihten sonra “Çocuk Bayramı” kavramı halk arasında yerleşir. Himayei Etfal Cemiyeti, 1927 yılında 23 Nisan’ı resmi olarak “Çocuk Bayramı” ilan eder. 23 Nisan 1927’deki ilk bayram kutlamalarını bizzat Atatürk üstlenir; arabasını çocuklara tahsis eder ve Cumhurbaşkanlığı Bandosu’nun konser vermesini sağlar. O yıl Ankara’daki Himayei Etfal Cemiyeti’nin binalarından biri “Çocuk Sarayı” olarak tahsis edilir ve çocuk baloları yapılır.
1928 yılında daha geniş içerikli bir program hazırlanır; çocuk alayları oluşturulur, yarışmalar, gösteriler ve geziler düzenlenir. 1929 yılında ise kutlamalar “Çocuk Haftası”na dönüştürülür ve etkinlikler bir hafta boyunca sürer; çocuk balosu yine Atatürk tarafından himaye edilir. 1933 yılından itibaren Atatürk, çocukları makamında ağırlayarak devlet yönetiminin çocuklara verdiği önemi gösterir. 1975’ten itibaren TRT etkinliklere katılarak bir hafta boyunca çocuklara özel yayınlar yapar. 1978 yılında ise çocukların Meclis törenlerine katılımı sağlanır. UNESCO’nun 1979’u Dünya Çocuk Yılı ilan etmesiyle birlikte TRT uluslararası çapta bir çocuk şenliği başlatır. 1981 yılında resmi olarak “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adı verilen 23 Nisan, tüm dünya çocuklarının ortak bayramı haline gelir. Bugün milli egemenlik ve çocuk haklarının evrensel simgesi olarak kutlanan 23 Nisan, Türkiye’nin demokrasiye, egemenliğe ve çocukların geleceğine verdiği önemin en güçlü ve kalıcı ifadesi olarak varlığını sürdürmektedir. Kutlu olsun!